
Pink Floyd'un meşhur Another Brick In The Wall'ı ile surda bir delik açan fabrikasyon eğitime isyan ülküsü, meşhur kliple birlikte taçlandırılmıştı. Makineden sosis olarak çıkan robot öğrencilerden ziyade, sınıfın ortasında küçük bir çocuğu azarlayıp utandıran kızgın ihtiyar öğretmen kazınmıştı dimağıma. O öğretmeni böylesi talaş suratlı yapan statü değildi kanımca, ana-baba-evlat bermudasından hiçbirinin özüne vakıf olamamasıydı. Yani kendini eğitemeyen, eğitim kamuflesi altında başkalarını eğer ve başkalarına eğilir. Okuldan önce aile kurumuyla bağdaştırılabilecek bir sarmal bu. Bu sarmalı çözemeyen acemi nefes soluyucuların eseri olarak, mutsuz çocuklarla doluyor yerküre. Peki neden bu girişi yaptık? Çünkü tam da bu mevziden bize acımasız kurşunlar yağdıran bir film var önümüzde: Taare Zameen Par.
Bollywood'un parlayan yıldızlarından olan Aamir Khan; Lagaan, Fanaa gibi melodramlarda jönü oynadıktan sonra kariyerini etkileyecek bir riske girerek yönetmenlik koltuğuna oturdu, ve öngörülerin aksine alnının akıyla çıktı bu projeden. Peki nedir Taare Zameen Par, ne anlatır? Disleksi(öğrenme bozukluğu) hastalığına yakalanmış küçük bir çocuk ve onu anlamayan aile, okul eşrafı. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine çalışmayan, kitaplarını çöpe atan, okulu asan huysuz bir çocuk: Ishaan(Darsheel Safary). Babasından, öğretmenlerinden azar işiten, çalışkan abisine yapılan övgülerle gururu kırılan Ishaan, nihayet son çare olarak yatılı bir okula gönderilir ve demirin işlenişi burada başlar. Resim öğretmeni Nikumbh(Aamir Khan) ile tanışınca hayatı yepyeni bir mecraya akacaktır Ishaan'ın. Belirtmeliyim ki; Mahsun Kırmızıgül edasıyla hep oynayıp hep yöneten Aamir Khan, resim öğretmeni Nikumbh rolünde tatminkâr. Ama filmin bombası, şüphesiz Ishaan'ı oynayan Darsheel Safary. Bollywood'un önemli organizasyonu Filmfare'de Aamir Khan en iyi yönetmen, Taare Zameen Par en iyi film, Darsheel Safary ise küçük yaşına rağmen en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı.
Filmi bu denli yetkin kılan öğelerden biri de; hiç şüphesiz o harika soundtrack. Senaryodaki sekansı takip edip zenginleştiren oldukça yetişkin müziklere imza atmış Shankar Mahadevan. Prasoon Joshi'nin yazdığı sözler ise, tek kelimeyle muhteşem. Bir benzerini Eddie Vedder(Into The Wild)'dan hatırlıyoruz. Ayrıca Aamir Khan'ın zaman filme serpiştirdiği animasyonlar oldukça özgün ve başarılı. Özellikle film başladığında "ne oluyor ulan?" tepkisi verenlerin ortalaması epey yüksektir eminim. Hatta ilk başlarda gerçekten kopuluyormuş hissi vermiyor değil, lakin ibre ilerledikçe ne denli güzel bir sentez yapıldığını farkedip hayranlıkla izliyorsunuz. Ve tabiki o muhteşem final sahneleri, sizi alıp hüzün ve umut dolu diyarlara götürüyor.
Bir diğer gözüme çarpan nokta ise; Danny Boyle'un Slumdog Millionaire'de yansıttığı Hindistan fotoğrafıyla, Taare Zameen Par'daki Hindistan fotoğrafı arasındaki farklar. Biri karanlık, sefih, pejmürde, fakir, renksiz. Diğeri ışıl ışıl, cümbüşlü, rengarenk, süslü, parıltılı ve zengin. Karanlık, izbe ve tekinsiz sokakların yerini yemyeşil araziler, turkuaz göl kenarları, sonsuzluğa çıkan merdivenler. Filmdeki renk ve görkemli görüntü dili, Devdas ve Gabbeh'i hatırlattı bana. Herşey cıvıldıyor ve nefes alıyor. Statik olan tek şey biziz, karşımızdaki herşey dinamik. Özellikle resim öğretmeni Nikumbh'un sınıfa girme sahnesi ve sondaki resim yarışması sahnesi sizi alıp hüzün ve umut dolu diyarlara götürüyor.
Tabiki güllük gülistanlık ekran, birden spastik özürlü çocuklara doğru kayınca insanın içi burkuluyor. Aamir Khan'ın Ishaan karakteri üzerinden dünyanın bütün çocuklarını kucaklaması, Turtles Can Fly üzerinden tüm dünyaya "filmimi, diktatörlerin ve faşistlerin politikalarına kurban gitmiş tüm dünya çocuklarına armağan ediyorum" diye okkalı bir selam eden Bahman Ghobadi'yi hatırlattı. Ne de olsa sevgisiz büyütülen çocukların, itilip kakılan özürlü yavruların halinden anlamayan anne baba ve toplumlar da birer faşist ve diktatördür.
Ishaan'ın umut dolu portresinin, vicdan tuğlaları bir bir dökülen kalp duvarlarına asılması umuduyla...