Hasret kavrami basli basina bir aciyi ifade eder iken,ardina sanci eklemek ne denli mazosist bir vurgudur?
Cifte kavrulmuslugun yürek yanmasi.
Iki gözü kör bir tanriça gibi benligimizi tüm iliklerimize kadar kaplarken, bedeni mi yoksa ruhi bir aci mi diye debelenip dururuz.
IKi gözü kör..göz ki burada terazinin iki kefesi.Justicia da bir is yapamiyor.Adaletsizligin böylesi.
Bedensel ve ruhsal olarak cekilen bu hissin ortaya cikmamasi icin, hasret cekilen maşuku mümkün oldukca aklimiza getirmemeye calisiriz.
Zihnimiz söz dinlese de, hic beklenmedik anlarda gafil avlaniyoruz.
Kaderin cilvesi (ironi) onu baska alanlara saklamistir.
Uzanamadigimiz boyutlara,raflara,cekmecelere,hatta sakli kentlere.
Bir şarki,bir mekan bilhassa koku.
Bu 3 unsur,bak sen bastirmaya calisiyorsun ama biz seni parcalamaya geldik, diyorlar.
Hos geldiniz de diyemiyoruz cünki o istenilmeyen his ayyuka cikacak.
Mecbur istenilmeyen misafire,tanri misafiri diyecegiz.Biraz oturduktan sonra kalkip gidecegini de biliyoruz.O süreci atlatmak icin güc topluyoruz sadece.
Koku en sinsisi,en seytanisi,en vurdum duymazi.
O kadar bencil, o kadar direkt, o kadar etkili.
Hasret sancinin en büyük silahi.
Koku.Ne rengin var,ne zamana ne mekana uyuyorsun.
Cisimsizsin.Gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan bir olgu,bu denli bir gücte, hatiralari hortlatmanin kudretini nereden aliyor?
Insafsizlik.Acimasizlik.Mükemmel calisiyor.
Isin en zalim tarafi ise, hatirlatan kokunun,unutlamayacak lâkin unutmak icin cinayet bile isleyebilecegimiz olanlari hatirlatmasi.
Histerik histerik gülesi geliyo insanin.
Kapana kisilmis fare gibi kurtulamiyoruz bu yaratilan histen.
Koku duyumuza mi, hafizamiza mi sövelim,kestiremiyoruz.
Yillar önce yasanmisligin harika bir bicimde,hic yikilmamis keops piramitleri gibi tüm ihtisami ile direnmesi,saygi duyulasi aslinda.
Evet evet.Tüm ihtisami ile bizi bataga ya da cok cok daha derine sokuyor.
Bittikten sonra Tollund cesedi gibi,batakliktan cekilip, tekrar jenere olmaya calisiyoruz.
Tenimizi kessek akmaz o an kan.
UYusturulmuslugun en hazsal yani.
Birakin gelsin.
Hazirim.
Cifte kavrulmuslugun yürek yanmasi.
Iki gözü kör bir tanriça gibi benligimizi tüm iliklerimize kadar kaplarken, bedeni mi yoksa ruhi bir aci mi diye debelenip dururuz.
IKi gözü kör..göz ki burada terazinin iki kefesi.Justicia da bir is yapamiyor.Adaletsizligin böylesi.
Bedensel ve ruhsal olarak cekilen bu hissin ortaya cikmamasi icin, hasret cekilen maşuku mümkün oldukca aklimiza getirmemeye calisiriz.
Zihnimiz söz dinlese de, hic beklenmedik anlarda gafil avlaniyoruz.
Kaderin cilvesi (ironi) onu baska alanlara saklamistir.
Uzanamadigimiz boyutlara,raflara,cekmecelere,hatta sakli kentlere.
Bir şarki,bir mekan bilhassa koku.
Bu 3 unsur,bak sen bastirmaya calisiyorsun ama biz seni parcalamaya geldik, diyorlar.
Hos geldiniz de diyemiyoruz cünki o istenilmeyen his ayyuka cikacak.
Mecbur istenilmeyen misafire,tanri misafiri diyecegiz.Biraz oturduktan sonra kalkip gidecegini de biliyoruz.O süreci atlatmak icin güc topluyoruz sadece.
Koku en sinsisi,en seytanisi,en vurdum duymazi.
O kadar bencil, o kadar direkt, o kadar etkili.
Hasret sancinin en büyük silahi.
Koku.Ne rengin var,ne zamana ne mekana uyuyorsun.
Cisimsizsin.Gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan bir olgu,bu denli bir gücte, hatiralari hortlatmanin kudretini nereden aliyor?
Insafsizlik.Acimasizlik.Mükemmel calisiyor.
Isin en zalim tarafi ise, hatirlatan kokunun,unutlamayacak lâkin unutmak icin cinayet bile isleyebilecegimiz olanlari hatirlatmasi.
Histerik histerik gülesi geliyo insanin.
Kapana kisilmis fare gibi kurtulamiyoruz bu yaratilan histen.
Koku duyumuza mi, hafizamiza mi sövelim,kestiremiyoruz.
Yillar önce yasanmisligin harika bir bicimde,hic yikilmamis keops piramitleri gibi tüm ihtisami ile direnmesi,saygi duyulasi aslinda.
Evet evet.Tüm ihtisami ile bizi bataga ya da cok cok daha derine sokuyor.
Bittikten sonra Tollund cesedi gibi,batakliktan cekilip, tekrar jenere olmaya calisiyoruz.
Tenimizi kessek akmaz o an kan.
UYusturulmuslugun en hazsal yani.
Birakin gelsin.
Hazirim.