Tarihin Destanı: 12 Mart ve Mehmet Akif Ersoy'un Mirası

Katılım
24 Şub 2024
Mesajlar
9
Tepki puanı
14
Puanları
3
Yaş
25
Konum
Konya
Cinsiyet
Kadın
Sevgili Dostlar,

Bugün, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük ruhunu en güzel şekilde yansıtan İstiklal Marşı'nın kabul edilişinin ve büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u anma günüdür. Bu özel gün, milletimizin birlik ve beraberlik duygularını yeniden hatırladığı, milli şairimizin eserleriyle ilham aldığı bir gün olarak kutlanır.

İstiklal Marşı, Türk milletinin tarihsel mücadelesini ve vatan sevgisini ifade eden eşsiz bir destandır. Mehmet Akif Ersoy'un kaleminden dökülen bu kutsal sözler, milletimizin direniş ve azim dolu ruhunu yansıtırken, vatan sevgisinin ne kadar derin olduğunu bir kez daha gösterir.

Bugün, İstiklal Marşı'nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma gününde, milli değerlerimize olan bağlılığımızı ve vatan sevgimizi bir kez daha tazelemek için bir araya geliyoruz. Onun bize miras bıraktığı bu büyük eseri, gururla ve heyecanla okuyor, vatanımıza olan sevdamızı yeniden hissediyoruz.

Mehmet Akif Ersoy'un kaleminin gücüyle yazılan İstiklal Marşı, sadece bir milli marş değil, aynı zamanda bir milletin ruhunu yansıtan birer sembol olarak kalbimizde sonsuza kadar yaşayacak. Bugün, onun anısını bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.

Türk milletinin İstiklal Marşı'nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma gününü en içten dileklerimle kutluyor, bu kutsal eserin bize ışık tutmaya devam etmesini temenni ediyorum.

Saygılarımla,

WhatsApp-Image-2023-06-24-at-14.43.15-46.jpg
 

Fluffy

🐼
Elmas Üye
Katılım
28 Şub 2023
Mesajlar
20,174
Tepki puanı
2,822
Puanları
113
Yaş
34
Konum
Miuw
Cinsiyet
Kadın
Ben reklamı beğendim yalnız, güzel olmuş böyle duvarcı hukuk com a teşekkür ederiz...
 

UlaK

Bronz Üye
Katılım
21 Ocak 2024
Mesajlar
438
Tepki puanı
159
Puanları
43
Konum
Türkiye
Cinsiyet
Erkek
MEHMED AKİF

Ölümile memleketimizin fikir ve sanat adamlarının hayat ve şahsiyeti üstünde düşünmeğe davet eden Mehmed Akife, bu satırlarımla son vazifemi yapmak istiyorum.

-Safahatımda eğer şiir arıyorsan, arama;

Yalnız bir yeri vardır ki hazindir.

-Göster.-Küfe.

-Yok..

-Hasta,

-Değil.

-Hangisi ya?

-Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömri heder!...

Akifin hayatı, yedi kitap tutan –kendi dediği gibi üç buçuk nazım değil- Safahatın sahifeleri arasına gölgesini bırakmış bir eserdir. Bu eserin haricinde, onun hayatına yeni bir mâna katacak hiçbir şeyi yoktu. Hocalık, müdürlük, pehlivanlık, mütercimlik ve daha başkaları, hattâ şahsının tarihinde bir varlık sayılamazlar. Bir gün toprağa düşen gölgesi gibi vücudünün da cansız, yerlere serileceğini imrenerek ifade eden Mehmed Akif, Kleri Kal bir temayülün edebiyatımızda hakikaten kudretli bir mümessili olarak bizim dünyamızdan ayrılmış bulunuyor.

Bayramda Fatih Meydanı, mahalle kahvesi, hasta çocuk tasvirli şiirlerile Türk edebiyatına halkçı bir şair olarak giren Mehmed Akif, Balkan felâketi üzerine Fatih ve Süleymaniye kürsülerindeki vaizlerini manzum bir hale sokarak milletin uyanmasını temin için gene halkçı bir dille eserlerini yaratmıştır. Mezhep ve meşrep itibarile tam zıddı olan Tevfik Fikretin nesre çalan, fakat hiçbir satırında laübalileşmiyen nazım lisanını, daha çok mahalle ve sokak diline yaklaştırarak almıştı. Onun kaleminde aruz, her şeyi hikâye edebilecek bir kolaylık kazanmıştır. Hikâye edebilecek diyorum, çünkü bu dille her şeyi ifade etmek mümkün değildir. Bu kadar açık ve bu kadar anasırı tam bir üslûple söylenemiyecek karanlık ve karışık duygularımız olduğunu da unutmamalıdır.

Hayatı telâkkî tarzına gelince Mehmed Akif, her hâdiseyi din bakımından görürdü ve o gözle göstermeğe çalışmıştır. Adalet deyince hayalinde Hazreti Ömer, şecaat deyince Hazreti Ali canlanır bir duyguda idi. Onun için milletin her türlü felâketlerden kurtulup ereceği bahtiyarlığı, gelecek günlerde değil; geçmiş zamanlarda arardı. Mehmed Akifin telkine çalıştığı (Asri saadet), çöller ortasında, zamanda ve mekânda bugün olduğumuz yerden daha arkada bir yeşil vahaya benzetilebilir. Akif buna inanırdı. Onun kudret kaynağı bu islâmî imandadır. İnanılan şey her ne olursa olsun inanış, kendiliğinden bir kuvvettir ve her inanışın sağlamlığı da samimiyetinde görülür. Mehmed Akif mümindi, çünkü imanında samimi ve bundan dolayı da kuvvetli idi.

Onu şairliğe çeken, bu iman olmuştur. Sade bu imanın tesirile kupkuru bir din naşiri olmaktan kendisini kurtaran, şairliğinin ilk zamanlarındaki halkçılık duygusunun pehlivan ruhunda destanî hisler haline gelebilmesidir. Yoksa Akif de emsali gibi her hâdiseyi bir nas ile izah etmekten başka bir meziyeti olmıyan herhangi bir medrese mensubundan başka bir insan olamazdı. İstiklâl harbinin en heyecanlı anlarında Ankaranın ufuklarından akseden top sesleri, onun bu ruhi ihtiyacını karşılamakta en coşkun bir musiki tesiri yaptı. İstiklâl marşının bazı satırlarında bu gürlemelerin kaybolmaz tarrakları var. Daha önce Çanakkale için de ayni duygularla destanî bir şiir yaratan Mehmed Akif, bütün eserleri yok olsa gene bunlarla ebedî kalacak bir şair vasfını kazanmıştır.

Mehmed Akif şiirlerini yaratırken başlıca iki unsur kullanmıştı: Dinî, millî. Açık olarak görmeliyiz ki, ruhumuzda onun şiirlerine makes olan taraf, millî olan tellerdedir. Meselâ Çanakkaleyi anlatan şiir parçasında iç duygularımızı titreten vuruşlar, onun tasvir ettiği muhteşem ve âlemleri içine alan büyük ve muhayyel dinî anasırından değil, bu tabutun içinde yatan Mehmetciğin kendisinden geliyor. Bu muharebe, ne Uhûd, ne de Bedir gazvesine benzer. O, sadece Çanakkale muharebesidir. Karşı tarafta “kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ…” dediği her dinde ve hattâ bizim dinde düşmanlar, bu yanda ise Akifi kahramanlıklarile coşturan Türk yiğitleri vardır. Dava aslâ bir tevhid meselesi değildi.

İstiklâl mücadelesinden sonra Mehmed Akif, cemiyette gördüğü değişmelere inanmadı ve inanmadığı için de uyamadı. Beş altı sene memleketten uzak yaşamasının sebebi budur. Çünkü onun cemiyet telâkkisi geri idi. Halbuki kurtuluş zaferinden hızını alan inkılâp duramazdı. Bir muharebede sıkı bir yürüyüş zarureti hasıl olduğu zaman, bacaklarında kudret olmıyanlar, döküntüler arasında kalırlar.

Mehmed Akif halkçılık ruhunda ve Türk milletinin gösterdiği kahramanlıkların destanını duymakta büyük bir isabet göstermişti. Onun bence yaratıcı tarafı buradadır; yarına intikal edecek tarafı burası olduğu gibi, bu isabete mukabil, büyük bir delâlete de düşmüştü. Mısırda kendisini karşılayan ve koruyan nihayet şu veya bu ferd olmuştur. Halbuki hastalandıktan sonra döndüğü öz vatanında tabutunu eller üstünde götüren ferd değil, cemiyetti; feveranlı anlarında onun dilile kendi büyüklüklerini duyan ve dinliyen Türk cemiyetinin vicdanı… Onun da çok yakından tanıdığı bu yiğit millet, kendisinin herhangi bir faziletine, fedakârlığına hitap eden insanı, hattâ düşmanı olsa unutmaz. Mehmed Akif, son zamanlarında yazmayı tasavvur ettiği (Haccetül-Vedaı) ile değil, Mısırdan İstanbula hicretile bu delâletini, mübarek vücudünü ölümünden sonra bile göğsünde taşıyan Türk vatanına karşı ödemiş ve affettirmiş sayılmalıdır.

Hasan Âdil Yücel, Akşam, 04.12.1937, s. 6
 

Alice

Gümüş Üye
Katılım
16 Eyl 2023
Mesajlar
2,224
Tepki puanı
474
Puanları
83
Yaş
31
Konum
SeuL
Cinsiyet
Kadın
Duvarcı Hukuk teşekkürler Konya'daki boşanmak üzere olan kadınların sırtını yaslayacağı sağlam bir duvar olmanız temennisi ile :)) slogan gibi oldu bence

Duvarı nem, boşanmış bireyi nafakasızlık yıkar
 
Üst Alt