Şehrin ruhu: Budapeşte

CaT

🎈
Board Admin
Katılım
21 Ara 2020
Mesajlar
13,376
Tepki puanı
4,545
Puanları
113
Konum
Uzay
Cinsiyet
Kadın



Görmeden gelme​

Kahramanlar Meydanı​

Budapeşte ziyaretlerini, yüksek sanatsal zevki ve estetik anlayışıyla görsel şölene dönüştüren Kahramanlar Meydanı (Hosok Tere) geniş ve ferah bir meydan. Macar tarihinde önemli rol oynamış ve birçok siyasi olaya da ev sahipliği yapmış bu meydan günümüzde önemli bir turistik çekim merkezi. Meydanın ortasında bulunan anı sütunu ve arkasındaki sütunlu iki galeriden oluşan Binyıl Anıtı’nın, yapımına Macar devletinin kuruluşunun bininci yılı anısına, 1896’da başlanmış. Mimarisinin yanı sıra, heykelleriyle de dikkat çeken anıtın heykel ve kabartmaları ünlü Macar heykel sanatçısı Zala György tarafından yapılmış. Anıtın üzerinde görülen heykelde Cebrail betimlenmiş. Anıtı süsleyen diğer kabartma ve heykellerse Macar tarihinde rol oynayan tarihsel karakterlerin betimleri. Kahramanlar Meydanı’nda kentin sanatsal geçmişine tanık olabileceğiniz iki önemli yapı bulunuyor. 1900-1906 tarihleri arasında inşa edilen Güzel Sanatlar Müzesi (Szépművészeti Múzeum) ve 1895 tarihli Sanat Sarayı (Műcsarnok), Budapeşte anılarınızı kentin estetik anlayışı ve sanatsal geçmişiyle taçlandırmak için bekliyor.

Macar Ulusal Galerisi​

Macar Ulusal Galerisi’nin (Magyar Nemzeti Galery) kuruluşu 1802 yılına dayanıyor. Kont Ferenc Széchényi, yaşamı boyunca oluşturduğu koleksiyonunu ulusal bir müze kurulması şartıyla devlete bağışlamış. 1807 yılında Macar Parlamentosu, halkın bu müzeye eser bağışında bulunmasını isteyen bir karar almış, böylece koleksiyon daha da genişlemiş. Koleksiyon 1846 yılında, Macar mimar Mihály Pollack’ın tasarımını üstlendiği bugünkü Neo-Klasik müze binasına taşınmış. Heykeller, kabartmalar ve mozaiklerle zenginleştirilen cephe mimarisiyle görenleri kendisine hayran bırakan bina kentin en güzel yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Çeşitli temalara göre eserlerin sergilendiği galerileri ve heykellerle süslü bahçesiyle ilgi toplayan müzedeki ilginç eserlerden biri de ünlü besteci Wolfgang Amadeus Mozart’ın klavseni. Babasının, Mozart’a boş zamanlarında çalması için hediye ettiği bu klavyeli ve telli çalgı müzenin en ünlü eserleri arasında yer alıyor.

Margit Adası​

İsmini Macar hükümdarlarından 4. Bela’nın kızından alan Margit Adası’nın (Margit Sziget) ilginç bir efsanesi var. 4. Bela, Tatar işgalinden kurtulurlarsa, doğacak çocuklarını Tanrı’ya kurban edeceğini söylemiş. Ancak dileği kabul olmuşsa da, kızı Margit ‘i öldürmeye kıyamamış ve kızını bu adaya getirmiş. Yıllarca bu adada kaderinden saklanan prenses, 28 yaşında veremden ölmüş. Margit’in anıt mezarı adada bulunuyor. Margit Adası, Budapeşte gezilerinizde romantik yürüyüşler yapabileceğiniz, Ortaçağ kalıntıları görebileceğiniz, açık havada opera ve tiyatro keyfini yaşayabileceğiniz parklarla dolu bir ada. Adada aynı zamanda su oyunları için düzenlenmiş bir park, yüzme havuzu, otel ve hayvanat bahçesi de bulunuyor. Her saat başında müziğe uygun olarak çalışan fıskiyeleriyle ünlü havuz ve heykellerin sergilendiği Sanat Parkı, adanın diğer görülmesi gereken yerlerinden. Günün her saatinde spor yapanları görebileceğiniz bu ada aynı zamanda piknik için de ideal bir yer. Trafiğe kapalı olan adayı, mini tren ve bringo olarak tanınan araba modelli bisikletlerle de gezebilirsiniz.

Memento Park​

“Soğuk savaşın en büyük heykelleri” sloganıyla tanıtılan heykellerin bulunduğu alan, Memento Park’ın (Szaborpark) en çok ilgi çeken bölümü. Sovyetler Birliği’nin lideri General Stalin’in, 1956’daki Macar Devrimi sırasında diz hizasından kesilerek yıkılan devasa heykelinden geriye kalan, çizmeleri ve kaidesinin birebir kopyasının da sergilendiği parkta o döneme ait çeşitli üretimler de görülebiliyor. Doğu Almanya yapımı, gövdesi sıkıştırılmış plastikten üretilen ve “halk arabası“ olarak tanıtılan Trabant marka otomobil bunlardan biri. Açık hava müzesinin en çok fotoğrafı çekilen eserlerinden biri de bu Trabant otomobil. Hediyelik dükkânından o döneme ait pek çok hatıra eşyayı satın alabileceğiniz müzede, Lenin, Stalin ve Mao gibi dönemin “demir perde” ülkelerinin başkanlarının telefon konuşmalarını dinleyebilmek de mümkün.

Macaristan Parlamento Binası​

Macaristan’ın bağımsızlığını ve gücünü vurgulamak için yapılan Macaristan Parlamento Binası (Orszaghaz), Tuna Nehri’nin kıyısında yükselen etkileyici bir mimari eser. Görenlerde hayranlık duygusu uyandıran yapının bu etkiyi yaratması için çok uğraş verilmiş. Hatta inşaat sırasında 40 milyon kiremit, yarım milyon değerli taş ve 40 kilo altın da kullanılmış. 1884’te yapımına başlanan ve 1902 yılında tamamlanan binanın mimarı Imre Steindl, eserini bitirmeden önce görme yeteneğini, sonra da yaşamını yitirmiş.

Zincirli Köprü​

1839 yılında, dönemin asma köprüleri konusunda deneyimli mühendis, İngiliz William Tierney Clark tarafından tasarlanan köprü 1849 yılında hizmete açılmış. Döneminin en büyük asma köprülerinden olan Zincirli Köprü (Szechenyi Lanchid) aynı zamanda da Budapeşte’nin ilk kalıcı köprüsü olarak tarihe geçmiş. Günümüzde köprünün “Aslanlı Köprü” olarak anılmasının nedeni olan aslan heykelleri, ilginç bir söylencenin de başrol oyuncuları. Aslan heykellerini yapan heykeltıraş János Marschalkó eserleriyle o kadar övünmüş ki, en ufak bir hata bulunursa kendisini köprüden atacağını söylemiş. Heykeltıraşın hesaba katmadığı ayrıntıyı küçük bir çocuk fark etmiş ve aslanların dillerinin olmadığı ortaya çıkmış. Böylece heykeltıraş da Tuna Nehri’ne atlamış. Budapeşte’nin bu zarif köprüsü II. Dünya Savaşı sırasında, 1945 yılında tamamen yıkılmış. 1947-1949 yılları arasında aslına uygun şekilde yeniden inşa edilen köprü, bu tarihten beri kentin en ünlü simgesi. Günün her saatinde güzelliğiyle dikkat çeken Zincirli Köprü’yü akşam karanlığı çöküp aydınlatıldığında da görmeyi ihmal etmeyin.

Aziz Stephanus Bazilikası​

Macaristan’ın ilk kralı I. Stephanus adına yaptırılan kilise, günümüz Macaristan sınırları içindeki en büyük üçüncü kilise. Aynı zamanda 96 metrelik yüksekliğiyle, Macaristan Parlamento Binası’yla birlikte Budapeşte’nin en yüksek iki binasından biri olma özelliğine de sahip. Özellikle ana kubbesinin süslemelerine hayran olacağınız kilisede, iç mekâna hâkim olan görkem daha içeriye adım adar atmaz kendisini hissettiriyor. 1851-1906 yılları arasında yapılan Aziz Stephanus Bazilikası (Szent István-bazilika), başlangıçta Macar mimar Jozsef Hild tarafından tasarlanmış fakat Hild 1867’de ölünce, inşaatın başına yine Macar bir mimar olan Miklos Ybl getirilmiş. Aziz Stephanus Bazilikası mimarisi ve iç mekânındaki heykelleri, kabartmaları ve mozaiklerinin yanı sıra, Budapeşte ziyaretçilerine sunduğu panoramik manzarasıyla da çok popüler bir yer. Kentin en yüksek iki noktasından birinde, Budapeşte’nin en güzel fotoğraflarını çekmek için sizi kubbenin dışına çıkartacak asansörü beklemeniz gerekiyor. Eğer asansörü bekleyemem der ve gezinize birazcık eğlence katmak isterseniz, 364 basamaktan oluşan merdiveni çıkmanız gerek. Her ne şekilde çıkarsanız çıkın, bilin ki manzara buna değecek.

Terör Müzesi​

Macar halkının II. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında, önce Hitler, sonra da Stalin yönetimleri süresince yaşadığı zulmü gözler önüne seren Terör Müzesi (Terror Haza), 2002 yılından beri kentin ilgi çeken müzelerinden biri olarak rağbet görüyor. İnfaz ve işkence odaları, sadece ayakta durulabilecek, hatta çömelmeye bile imkân vermeyecek darlıktaki hücreler, o dönemde yaşananlar hakkında somut fikir veriyor. Fotoğraflar ve olaylara tanık olanlarla yapılan röportajların gösterildiği ekranlar, bu iki dönemde Macar halkının yaşadıklarını günümüze taşıyor.

Yemeden dönme​

Gulaş​

İri et parçaları, paprika olarak da bilinen kırmızıbiber, soğan, sarımsak ve patatesle yapılan gulaş’ın kökeni, Ortaçağ’da Macar çobanların yediği haşlama yemeğe dayanıyor. Zaten yemeğin adı da Macarcada “sığır güden kişi, çoban” anlamına geliyor. O zamandaki geleneğe göre çobanlar, sürülerini otlatmaya götürürken yanlarına uzun süre bozulmayan yiyecekler alırlarmış. Çobanlar, kuşbaşı etleri soğan ve baharatlarla ağır ateşte yağı çekinceye dek pişirir, daha sonra bunları kurutur ve koyun işkembesinden yapılan tulumlarda saklarlarmış. Sonra da kurutulmuş haldeki yiyeceğin yenilecek kadarına su katarak, yemek ya da çorba şeklinde pişirirlermiş. Günümüzde de çok sevilerek tüketilen gulaş, pek çok Budapeşte restoranında bulabileceğiniz bir yöresel lezzet.

Paprika​

Gulaş başta olmak üzere pek çok Macar yemeğinin çeşnilendirilmesinde rol oynayan paprika, kırmızı ve acı bir biber türü. Kurutulduktan sonra parçalı ya da toz halinde kullanılan bu biberden yapılan salça da Macar mutfağında sevilerek tüketiliyor. Budapeşte gezilerinizde kentin sokaklarını, pazarlarını ya da yerel ürünler satan dükkânlarını dolaşırken albenili paketlerde sunulan ve ipe dizilmiş bütün biberler görebilirsiniz. Kentten alınabilecek alternatif hediyelikler olarak da ilgi gören bu paprika’lar, Macar mutfağının esintilerini evinize taşımak için de uygun.

Tokany​

Macar mutfağının en eski et yemeği olarak tanınan tokany’nin yapımında etin yanı sıra, biber, mantar, füme pastırma ve ekşi krema da kullanılıyor. Bu güveç tarzı yemek kentin bütün restoranlarında karşınıza çıkan bir lezzet. Ana yemek olarak tercih edilebilen bu yemeğin en önemli özelliği susuz olması. Paprika kadar karabiberin de kullanıldığı tokany, Budapeşte ziyaretinizde denemeniz gereken Macar yerel lezzetlerinden biri.
 

Chen

🇵🇸
Forum Sorumlusu
Katılım
9 Ocak 2020
Mesajlar
44,008
Çözümler
4
Tepki puanı
12,709
Puanları
113
Konum
.
Cinsiyet
Kadın
lezzetli bir konu olmuş şöyle şeyler görünce gezesi geliyor insanın
 

Nobody

Teknik Admin
Katılım
12 Kas 2019
Mesajlar
6,209
Çözümler
2
Tepki puanı
2,528
Puanları
113
Cinsiyet
Erkek
2017 de İs arkadaslarimla birlikte gidecektik fakat baska bir yere gitmem gerektiginden onlara katilamamistim, insallah bir gun tekrar gidebilme sansim dogar ve gezme firsatim olur
 

CaT

🎈
Board Admin
Katılım
21 Ara 2020
Mesajlar
13,376
Tepki puanı
4,545
Puanları
113
Konum
Uzay
Cinsiyet
Kadın
Ickinin su gibi tüketildiği şehir :D
 

pumpkin

kabaktan dönenin kaşığı kırılsın
Elmas Üye
Katılım
7 May 2020
Mesajlar
10,113
Tepki puanı
2,225
Puanları
113
Konum
Kreş
Cinsiyet
Kadın
pragtan sonra budapeşte 2. favori şehrimdi. keşke zamanında erasmusa falan gitseymişim daha çok vakit geçirirmişim
 
Üst Alt