Kitabın adı: Acıklı Bir Hikaye
Kitabın yazarı: Ömer Seyfettin
Kitabın konusu: Bir serçe kuşunun başından geçen kısa ve hazin bir hikaye.
Eminim bu hikayenin özetini beğenecek zevkle okuyacaksınız. Benim Ömer Seyfettin’in hikayelerinin özetini çıkarmamın sebebi, sonlarının öğüt verici olması.
Müthiş bir kış, her taraf kar içinde. Dereler, tepeler donmuş. Tabi ağaçların yaprakları da dökülmüş. Kar her tarafı beyaz bir keçe gibi örtmüş. Toprak, gözle görülmüyordu.Toprağı görmek için karları süpürmek gerekirdi. Halbuki bu çalışma yalnız sokaklarda yapılırdı. Sokaklarsa kaldırım döşelidir.
Yeryüzü böyle iken bir bahçenin ortasında bir ağacın üzerinde minnacık bir serçe. Soğuktan donmak üzere. Üstelik acıkmış. Etrafa bakınıyor bir çocuk geçse de elindeki ekmek parçasından bir parça düşürse diye. Zavallı serçecik artık ölecek.
Tam umudunu yitirmişken uzaktan bir atlı geçiyordu. Kırmızı kuyruklu at oradan geçerken taze bir gübre bıraktı. Ve bunu gören serçe gübrenin başına gelerek içindeki buğdayları teker teker ayırdı. Sanmayın bir yere biriktirdi. Boş olan kursağını doldurdu.
Bir damın üzerine çıktı ve tüm sesiyle ötmeye başladı. Bunu duyan bir çocuk tüfeğini kaptığı gibi kuşu vuruverdi.
Kitabın yazarı: Ömer Seyfettin
Kitabın konusu: Bir serçe kuşunun başından geçen kısa ve hazin bir hikaye.
Eminim bu hikayenin özetini beğenecek zevkle okuyacaksınız. Benim Ömer Seyfettin’in hikayelerinin özetini çıkarmamın sebebi, sonlarının öğüt verici olması.
Müthiş bir kış, her taraf kar içinde. Dereler, tepeler donmuş. Tabi ağaçların yaprakları da dökülmüş. Kar her tarafı beyaz bir keçe gibi örtmüş. Toprak, gözle görülmüyordu.Toprağı görmek için karları süpürmek gerekirdi. Halbuki bu çalışma yalnız sokaklarda yapılırdı. Sokaklarsa kaldırım döşelidir.
Yeryüzü böyle iken bir bahçenin ortasında bir ağacın üzerinde minnacık bir serçe. Soğuktan donmak üzere. Üstelik acıkmış. Etrafa bakınıyor bir çocuk geçse de elindeki ekmek parçasından bir parça düşürse diye. Zavallı serçecik artık ölecek.
Tam umudunu yitirmişken uzaktan bir atlı geçiyordu. Kırmızı kuyruklu at oradan geçerken taze bir gübre bıraktı. Ve bunu gören serçe gübrenin başına gelerek içindeki buğdayları teker teker ayırdı. Sanmayın bir yere biriktirdi. Boş olan kursağını doldurdu.
Bir damın üzerine çıktı ve tüm sesiyle ötmeye başladı. Bunu duyan bir çocuk tüfeğini kaptığı gibi kuşu vuruverdi.