Bugün başımdan geçen ve beni hayli düşündüren bir olayı size hikaye edeceğim.Zira beni hayatın sarmal endişelerine gark olduğum şu zaman da,unuttuğum bir bakış açısına yönelmemi sağladı.
Minnak kız yeğenimin geçen hafta doğum günüydü.Kız evlat nasıl tatlıysa kız yeğende o derece kıymetli benim nazarımda...Hem dinimizin kadına ve kız evlada bakış açısını yakinen temaşa eden birisi olarak,bu mana da elimden geldiğince saygı da ve sevgide kusursuz olmaya gayret ediyorum.Her neyse 5 yaşındaki yeğenime "amcan sana ne alsın,bugün ne istersen alacağım söz" dedim.Minnakın yüzünde bir tebessüm,havadan cıvadan şeyler istiyor.Bilirsiniz işte 5 yaşındaki bir kız çocuğu ne isteyebilir ki...Ama tabi annesi cin gibi,belirli bir yaştan sonra kadınlar da müthiş bir zeka gelişimi oluyor,gerçi her dem zekiler buna lafım yok.Fakat 35 yaşından sonra daha da zekiler bence.Biz erkekler için aynı şeyi söyleyem. :)
Yengem "amcası Ravza'nın altın künye hevesi var" demesin mi,soruyorum "Minnak sen altın künye mi istiyorsun" başını sallıyor.Ne de olsa anacı kızlar.Laf ağızdan çıktı bir kere,kusurdan ötürü bir geri dönüş yoksa,geri vitese takmaya vicdan el vermez.Atladık arabaya ve bir kuyumcuya girdik.Sözüm söz ne beğenirse alacağım.Arabaydaken altın fiyatlarına bakmayı da ihmal etmedim.Her zaman ki gibi,yükselmeye devam ediyormuş lanet şey. :))
Yeğenim ve Yengem künyelere bakıyor bende ne çıkarsa bahtıma gibi,inceden bir garibanlıkla ne öderiz acaba diye hesaplıyorken,lan ne olursa olsun yeğeninden kıymetli mi?İç çekişleriyle de kendimi teselli ediyordum.Da yengemin gözü dönmüş bir kere,sağlam bir künye almadan kuyumcudan adım atmayacak gibiydi.Ulan bu kadın kısmı altını görünce,kendinden geçiyor sanırım. :))
Elimde çay bardağı,yengemin önünde künyeler,kuyumcunun yüzünde beğendirme telaşı,dışarıda yağmur,mağaza önünden nehir gibi akan insan kalabalıkları...Tüm bunlar olurken Ravza'nın dikkatini altınlar değil de,mağazanın için de başka bir odaya açılan kapıdan görünen bir kaç balon çekmişti...Usulca sokulup yanıma,ellerini ellerime dokundurup "Amcaaaa ben altın künye değil,şu balonlardan istiyorum" dedi.Hahaha beni bir gülme tuttu.Yengeme dönüp "Ravza balon istiyormuş,benim için sorun yok burada ne beğenirse onu alırım" desem de yengem hiç oralı olmadı bile.Yaman kadın.Kafa altın künye de O'nun. :)
17 bin TL'lik bir künye aldık,ve dahasın da Ravza'nın beğendiği o balonlardan bir tanesini de kuyumcu arkadaş hediye etti.Ravza bileğine Künye yerine balon'un ipini bağlamayı tercih etti...Çünkü onun mutluluğu maddeye endeksli değildi.Kuyumcu dükkanındaydık ben ödeyeceğim parayı düşünürken,yengem daha güzel bir şey alma telaşesindeyken,Ravza mutlu olmayı seçmişti ve binlerce lira değerindeki altınlar onun zerre nazarına görünmemişti.Ve küçük hayvan figürlü bir balon belki onu dünyalar kadar sevindirmişti.Aklıma Le Ballon Rouge adlı kısa film gelmişti.O filmde de masumiyet,çocukluk mefhumu kırmızı bir balon üzerinden tasvir ediliyordu.Ve insanın maddeye odaklandıkça,küçük ve masum kavramlar üzerinden mutlu olma yetisinin kaybolduğunun sathına vurgu yapılıyordu.
Çocukluğu yitirdik ona lafım yok,lakin masumiyeti yitirmemek bizim elimizde.Mutlaka ailenizden küçük bir çocuğu olan vardır.Hatta şanslıysanız sizin varsa,küçük bir hediye alıp kendisine verin,sizin için değersiz ve anlamsız görünen o hediye ile nasıl sevindiğini müşahade edin.Şahsen ben 30 yaşıma ramak kalmış şu zaman da,çocuklar gibi hayata bakabilmeyi çok isterdim.
Minnak kız yeğenimin geçen hafta doğum günüydü.Kız evlat nasıl tatlıysa kız yeğende o derece kıymetli benim nazarımda...Hem dinimizin kadına ve kız evlada bakış açısını yakinen temaşa eden birisi olarak,bu mana da elimden geldiğince saygı da ve sevgide kusursuz olmaya gayret ediyorum.Her neyse 5 yaşındaki yeğenime "amcan sana ne alsın,bugün ne istersen alacağım söz" dedim.Minnakın yüzünde bir tebessüm,havadan cıvadan şeyler istiyor.Bilirsiniz işte 5 yaşındaki bir kız çocuğu ne isteyebilir ki...Ama tabi annesi cin gibi,belirli bir yaştan sonra kadınlar da müthiş bir zeka gelişimi oluyor,gerçi her dem zekiler buna lafım yok.Fakat 35 yaşından sonra daha da zekiler bence.Biz erkekler için aynı şeyi söyleyem. :)
Yengem "amcası Ravza'nın altın künye hevesi var" demesin mi,soruyorum "Minnak sen altın künye mi istiyorsun" başını sallıyor.Ne de olsa anacı kızlar.Laf ağızdan çıktı bir kere,kusurdan ötürü bir geri dönüş yoksa,geri vitese takmaya vicdan el vermez.Atladık arabaya ve bir kuyumcuya girdik.Sözüm söz ne beğenirse alacağım.Arabaydaken altın fiyatlarına bakmayı da ihmal etmedim.Her zaman ki gibi,yükselmeye devam ediyormuş lanet şey. :))
Yeğenim ve Yengem künyelere bakıyor bende ne çıkarsa bahtıma gibi,inceden bir garibanlıkla ne öderiz acaba diye hesaplıyorken,lan ne olursa olsun yeğeninden kıymetli mi?İç çekişleriyle de kendimi teselli ediyordum.Da yengemin gözü dönmüş bir kere,sağlam bir künye almadan kuyumcudan adım atmayacak gibiydi.Ulan bu kadın kısmı altını görünce,kendinden geçiyor sanırım. :))
Elimde çay bardağı,yengemin önünde künyeler,kuyumcunun yüzünde beğendirme telaşı,dışarıda yağmur,mağaza önünden nehir gibi akan insan kalabalıkları...Tüm bunlar olurken Ravza'nın dikkatini altınlar değil de,mağazanın için de başka bir odaya açılan kapıdan görünen bir kaç balon çekmişti...Usulca sokulup yanıma,ellerini ellerime dokundurup "Amcaaaa ben altın künye değil,şu balonlardan istiyorum" dedi.Hahaha beni bir gülme tuttu.Yengeme dönüp "Ravza balon istiyormuş,benim için sorun yok burada ne beğenirse onu alırım" desem de yengem hiç oralı olmadı bile.Yaman kadın.Kafa altın künye de O'nun. :)
17 bin TL'lik bir künye aldık,ve dahasın da Ravza'nın beğendiği o balonlardan bir tanesini de kuyumcu arkadaş hediye etti.Ravza bileğine Künye yerine balon'un ipini bağlamayı tercih etti...Çünkü onun mutluluğu maddeye endeksli değildi.Kuyumcu dükkanındaydık ben ödeyeceğim parayı düşünürken,yengem daha güzel bir şey alma telaşesindeyken,Ravza mutlu olmayı seçmişti ve binlerce lira değerindeki altınlar onun zerre nazarına görünmemişti.Ve küçük hayvan figürlü bir balon belki onu dünyalar kadar sevindirmişti.Aklıma Le Ballon Rouge adlı kısa film gelmişti.O filmde de masumiyet,çocukluk mefhumu kırmızı bir balon üzerinden tasvir ediliyordu.Ve insanın maddeye odaklandıkça,küçük ve masum kavramlar üzerinden mutlu olma yetisinin kaybolduğunun sathına vurgu yapılıyordu.
Çocukluğu yitirdik ona lafım yok,lakin masumiyeti yitirmemek bizim elimizde.Mutlaka ailenizden küçük bir çocuğu olan vardır.Hatta şanslıysanız sizin varsa,küçük bir hediye alıp kendisine verin,sizin için değersiz ve anlamsız görünen o hediye ile nasıl sevindiğini müşahade edin.Şahsen ben 30 yaşıma ramak kalmış şu zaman da,çocuklar gibi hayata bakabilmeyi çok isterdim.