Chen

🇵🇸
Forum Sorumlusu
Katılım
9 Ocak 2020
Mesajlar
44,034
Çözümler
4
Tepki puanı
12,726
Puanları
113
Konum
.
Cinsiyet
Kadın
Meme kanseri, süt bezleri veya sütü memebaşına taşıyan kanalları döşeyen hücrelerden gelişiyor. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonu meme kanseri riskini artırıyor.

Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücreler arasında, çeşitli etkenler sonucu kontrolsüz şekilde çoğalan ve başka organlara yayılma potansiyeli taşıyan hücrelerden meydana gelen tümöral oluşumdur.

Meme kanserine hangi etkenlerin neden olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak günümüze kadar yapılan çalışmalarda, yüksek olasılık gösteren bazı faktörler belirlenmiş bulunuyor. Bazı kadınlarda genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonları (genlerde kansere eğilim yaratan bozukluklar) meme kanseri riskini artırırken, diğerleri kadın olmak dışında bir risk faktörü taşımıyor.


En büyük risk Kuzey Avrupalı kadınlarda
Meme kanserinden ölüm oranlarının en yüksek olduğu ülkeler Kuzey Avrupa'da bulunuyor. Bu ülkelerde oran, 100 binde 22.6. Çin ve Japon kadınların meme kanserinden ölüm oranları, Kuzey Avrupalı kadınların tam aksine, en düşük seviyede. Bu oran Çin’de 100 binde 5.6 iken Japonya’da 8.3.

ABD'de tüm yaşamı boyunca her 8 kadından biri, meme kanserine yakalanıyor. 2008 yılında ABD'de 182 binden fazla kadına meme kanseri teşhisi kondu. 40 bin civarı kadın da meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak bütün bu üzücü istatistiklerin yanı sıra, yüz güldüren sonuçlar da var.

Bugün ABD'de 2.5 milyon yaşayan, tedavi uygulanmış sağlıklı meme kanserli hasta bulunuyor. 40 yaş üzeri kadınlarda mamografik tarama programlarının artmasının ve menopozdaki kadınlara önerilen hormon replasman tedavilerinin gittikçe azalmasının, meme kanseri tedavisindeki başarıyı artırdığı düşünülüyor.

Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Meme içinde kanserleşen bir hücrenin, bir tümör oluşturması ve bir uzmanın muayene sırasında anlamasına ya da radyolojik incelemede belli olmasına kadar hayli uzun zaman geçmesi gerekiyor. Kadınlar genellikle en az 1 cm. büyüklüğüne ulaşmış bir kitleyi, elle kontrol yöntemi sayesinde fark edebiliyorlar.

Günümüzde meme kanseri belirtilerinin çoğu kişinin kendisi tarafından bulunuyor. Kanserli kitleler nispeten sert, düzensiz kenarlı, yüzeyi pürtüklü görünüyor ve meme dokusu içinde rahatça oynatılamıyor. Kanser uzak organlara metastaz (yayılım) yapmışsa bu yayılımlar, nadiren meme kanserinin ilk bulgusunu oluşturuyor. Meme kanserinin sıkça yayılma gösterdiği bölgeler ise kalça ve omurga kemikleri ile akciğer ve karaciğer


Ancak bazı hastalarda meme kanseri belirtilerinin hiçbirisi olmuyor ve kanser yalnızca, mamografi incelemesiyle tespit edilebiliyor. Aşağıdaki belirtilerden en az biri varsa, vakit geçirmeden uzmana başvurulması gerekiyor.

Memede veya koltukaltında ele gelen kitle (sertlik, şişlik)
Memebaşından akıntı (tek kanaldan kanlı veya şeffaf renkli)
Memebaşında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu
Memebaşı derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma)
Meme cildinde yara veya kızarıklık
Meme cildinde ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması (portakal kabuğu görünümü)
Memede büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri ya da renginde değişiklik (kızarıklık vs.)



Tüm kanser türlerine bağlı ölümler arasında, meme kanserine bağlı ölümler, ikinci sırada yer alıyor. İlk sırada, akciğer kanseri bulunuyor. Türk İstatistik Kurumu (TUİK) 2007 verilerine göre, 70 milyonu aşan ülkemizde, 100 bin kadından 22’si meme kanserine yakalanıyor. Meme kanserinden ölüm oranı 100 bin kadında yaklaşık 10 kişi olarak belirtiliyor.

Meme Kanseri Evreleri
Meme kanserinin evreleri memedeki tümörün boyutları, koltukaltındaki lenf bezlerine yayılımı ya da uzak organlardaki metastazlarına göre belirlenir. Evre 0’da kanserin yayılma riskinin olmadığı “in-situ” denilen dönemdir. Sonraki Evre 1’de tümör boyutları 2 cm’den küçüktür, lenf benzlerine atlamamıştır. Evre 2’de tömür boyutu 2 cm’den küçük ya da büyük olup lenf bezine atlama ihtimali vardır. Evre 3’ünde boyutlar büyümüştür ve koltukaltı lenf noduna atlamıştır. Evre 4’te ise meme, koltuk altı, kalp, akciğer, karaciğer, beyin gibi uzak organlarda kanserin yayılması söz konudur


Meme Kanseri Tedavisi
Meme kanseri tedavisinin başarı şansı, kanser tanısının ne kadar erken evrede konduğu ile ilişkili. Meme kanseri tedavisinin en önemli bölümünü cerrahi tedavi oluşturuyor. Cerrahi dışındaki tedavi yöntemleri (kemoterapi, hormonoterapi, radyoterapi) tümörün tekrarlamasını veya başka organlara yayılmasını önlemeye yönelik uygulanıyor.

Meme Kanseri Nasıl Anlaşılır?
Meme kanseri bazı hastalarda herhangi bir belirti vermezken, bazı hastalarda ise genellikle kendini belli eden sert kitlelerin ele gelmesi ile fark edilir. Meme kanseri çoğunlukla kadınların kendi kendini muayene etmesi ya da mamografi ve ultrasonografi taramalarında ortaya çıkar. Meme kanserinde en çok şikayet edilen ve fark edilen memede kitle oluşumudur.

Peki, meme kanseri nasıl anlaşılır? Meme kanseri, meme başında kanlı akıntı, içeri çekilme ya da meme cildinde çöküntü, çekilme ve portakal görünümü alması meme kanserinin başlıca habercilerindendir. Ayrıca aniden gelişebilen kızarıklıklar, şişlikler ve asimetrik şekilde büyümeler görülmesi de mümkündür. Yine, en önemli belirtilerinden biri olan meme başının kabuklanması ve egzama tarzı bir görünüme sahip olmasıdır.

Meme kanseri, genellikle herhangi bir ağrıya yol açmaz. Kadınlar yukarıdaki durumları kendi kendine muayene sonucunda fark edebilirler. Fakat bazı durumlarda memelere yakın bir noktadan ağrı hissi ile doktora başvuru yapabiliyorlar. Bu gibi durumlarda hekiminiz tarafından size mamografi taraması önerebilir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün yaygınlaşan meme kanserine, her sekiz kadından biri yakalanıyor. Fakat teknoloji ile birlikte gelişen tıp dünyasında, son yıllarda hastalıkla mücadelede yeni tedavi yöntemleri de geliştiriliyor. Meme kanseri olan bir kadın erken tanı ve doğru tedavi yöntemleriyle hastalığı tamamen yenebiliyor. Bu yüzden kadınların adet dönemlerinden bir hafta sonra kendilerini muayene etmeleri önemlidir.

Meme Kanseri Risk Faktörleri
Cinsiyet
Meme kanseri en sık kadınlarda görülüyor. Erkeklerde görülme oranı, yüzde 1’den daha az.

Yaş
Meme kanseri çoğunlukla 50 yaş ve üzerinde görülüyor. 35 yaş ve altında rastlanma sıklığı daha az. 2000-2004 yılları arasındaki Amerikalı kadınlardaki meme kanseri insidansı 30-34 yaş grubunda 100 binde 25 iken, 45-49 yaş grubunda 100 binde 190'a ve 70-74 yaş grubunda ise 100 binde 455'e yükseliyor.

Herediter (kalıtsal) meme kanseri veya genetik bozukluklar nedeniyle oluşmuş meme kanserleri genç yaşlardaki kadınlarda daha sık görülüyor.

Aile Hikayesi
Özellikle anne tarafından 1. derece akrabasında (anne, teyze, anneanne, kızı) meme kanseri hikayesi olması önemli bir risk faktörü kabul ediliyor. Bu akrabaların meme kanserine menopoz öncesi yakalanmaları ve/veya çift taraflı meme kanseri olmaları, riski daha da artıyor.

Östrojen Hormonu
Bir kadın ilk adetini ne kadar erken görürse (örneğin 12 yaştan önce) ve menopoza ne kadar geç girerse (örneğin 55 yaş), meme kanserine yakalanma riski o kadar artıyor. Doğum kontrol hapı kullanmanın da, çok düşük oranda olsa bile meme kanseri riskini artırdığı düşünülüyor.

Menopoz Sonrası Hormon Tedavisi
Menopoz dönemindeki, sıcak basması gibi sorunların önlenmesi amacıyla kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarınca uzun süreli reçete edilen (5 yıl veya daha fazla süreyle) östrojen ve medroksiprogesteron asetat içeren kombine hormon ilaçları, meme kanseri riskini sadece östrojen içeren hormon ilaçlarına kıyasla daha çok artırıyor.

Geçirilmiş Meme Biyopsisi
Meme biyopsilerinde saptanan orta dereceli hiperplaziler meme kanseri riskini 1, 5-2 kat (hafif derecede), atipik duktal hiperplazi 3-5 kat (orta derecede) ve lobüler karsinoma in situ (yayılma göstermeyen) veya aile hikayesi ile beraber atipik duktal hiperplazi ya da lobüler hiperplazi varlığı riski 8-10 kat (yüksek derecede) artırıyor.

Meme Kanseri Hikayesi
Bir kadının bir memesinde daha önce kanser gelişmiş olması, ileride diğer memesinde de kanser gelişmesi riskini yaklaşık 2 kat artırıyor.

Işınlanma (radyoterapi)
Çocukluk çağında başka kanserler nedeniyle (lenf kanseri vb.) göğüs ışınlaması geçirenlerde, meme kanseri görülme sıklığı artıyor.

Beslenme ve çevre faktörleri
Yağ bakımından zengin beslenme şekli ve kilo alma, özellikle menopozdaki kadınlarda meme kanseri riskini artırıyor. Alkol kullanımı (günde bir kadehten fazla) yine riski artırırken, sigaranın etkisi hala tartışılıyor. Düzenli egzersiz ve fiziksel aktiviteninse meme kanseri riskini azalttığı biliniyor.

Genetik bozukluklar
Herediter (kalıtsal) meme kanseri genleri (BRCA1 ve BRCA2) tüm meme kanserlerinin yüzde 5-10'unu oluşturuyor.

Yanlış
Kişinin ailesinde meme kanseri öyküsü yoksa kanser riski yoktur.

Doğru
Meme kanseri olan kadınların yüzde 75’inin ailesinde meme kanseri öyküsü bulunmuyor. ‘Kadın’ olmak tek başına meme kanseri riski taşımak anlamına geliyor.

Meme Kanseri Türleri Nelerdir?
Meme kanserinin çeşitli tipleri var. Ancak temel olarak iki ana gruba ayrılıyor; birincisi, noninvaziv ya da başka bir deyişle in situ (yayılma göstermeyen) ve ikincisi invaziv (yayılma potansiyeli olan) grup.




Noninvaziv Kanserler
Yayılma göstermeyen (in situ) kanserler de kendi arasında ‘duktal karsinoma in situ’ ve ‘lobüler karsinoma in situ’ olmak üzere yine iki gruba ayrılıyor. Özellikle 1980'li yıllardan sonra tarama mamografilerinin ön plana çıkmasıyla, yayılma göstermeyen (in situ) kanserlerin, tüm meme biyopsileri içindeki görülme sıklığının yüzde 1.4'ten yüzde 10'lara, tüm meme kanserleri içindeki oranlarının da yüzde 5'ten yüzde 15'lere yükselmesi dikkat çekiyor.

Klasik lobüler karsinoma in situ: Her iki memede de 8-10 kat meme kanseri riskini artıran önemli bir bulgu. Bu tür hastalara yakın izlemin yanı sıra koruyucu bazı ilaçlar verilebiliyor veya koruyucu amaçlı her iki meme dokusunu çıkartma (basit mastektomi) şeklinde cerrahi girişimler uygulanabiliyor. Beraberinde plastik cerrahi girişimlerle protez ve benzeri cerrahi rekonstrüktif işlemler eklenmesiyle beraber kozmetik açıdan yüz güldürücü sonuçlar elde edilebiliyor.
İn situ duktal kanserler (İSDK, intraduktal kanser): Çoğu kez muayenede kendini belli etmiyor. Belirtisi; mamografide tespit edilen düzensiz ufak boyutlu kireçlenme bulgusu ve/veya (pleomorfik mikrokalsifikasyon) kanlı/şeffaf tek kanaldan memebaşı akıntısı şeklinde oluyor. İSDK, normal hücrelerden yayılma potansiyeli olan (invaziv) kanser hücrelerine geçiş olarak kabul ediliyor. Kitle oluşturmadığı için, tel ile veya radyoaktif maddelerle işaretlenerek çıkarılıyor.
Eğer meme kanseri, tek odaklı bir durumda ise etrafında yeterli temiz doku bırakılıyor. Geri kalan meme dokusuna radyoterapi (RT) uygulandığı zaman hastalık, klinik olarak iyi bir seyir gösteriyor.

Eğer memede yaygın olarak bulunuyorsa, tüm meme dokusunun çıkarılması (basit mastektomi) gerekiyor ve bu durumda yüzde 100'e varan oranla tam iyileşme görülüyor. Saf İSKD'de koltukaltı lenf bezlerinin tutulumuna nadir olarak yüzde 1-3 oranında rastlanıyor. Bu nedenle tüm memenin çıkarılacağı hastaların; daha kötü özellikler gösteren (yüksek gradlı vs.) bazı tiplerinde, koltukaltı lenf bezlerinde kanser hücrelerini tutması en muhtemel bekçi lenf bezlerini çıkarmak (sentinel lenf nodu biyopsisi) gerekebiliyor.

meme-sagligi-200620191548299620225.jpg




İnvaziv Kanserler
Sütü memebaşından dışarı taşıyan meme kanallarını döşeyen hücrelerde gelişen duktal karsinom en sık rastlanan meme kanseri tipi. Bu da yayılma özelliğine göre ayrılıyor: Duktal karsinomun yayılma özelliği yoksa in situ formda, yayılma potansiyeli varsa invaziv formda olduğu biliniyor.

Süt üreten bezlerden (lobül) gelişen kanser lobüler karsinom olarak adlandırılıyor. Lobüler karsinom da yayılma özelliğine göre ikiye ayrılıyor. Yayılma özelliği yoksa in situ formda yayılma potansiyeli varsa invaziv formda oluyor.

Kalıtsal Meme Kanserleri
Nedenleri?
Herediter (kalıtsal ya da ailevi) meme kanseri sendromları, meme kanserli hastaların yaklaşık yüzde 5-10'unda görülen bir durum. Kalıtsal meme kanserlerinin yüzde 80’inden sorumlu iki gen var: BRCA-1 ve BRCA-2. BRCA-1 geninde bozukluk (mutasyon) olan kadınlarda 70 yaşına dek meme kanseri gelişme riski yüzde 85, over (yumurtalık) kanseri riski ise yüzde 45. BRCA-2 gen mutasyonu taşıyıcılarındaysa, 70 yaşına dek meme kanseri riski yüzde 84 ve yumurtalık kanseri riski yüzde 76.

Tanı nasıl konuyor?
BRCA-1 ve BRCA-2 için tanı, genetik test yapılarak konuyor. Bu gruptaki kişilere, 18 yaşından itibaren meme muayenesi, 25-35 yaşında mamografi, 25-35 yaşından itibaren 6 ayda bir veya yıllık klinik meme muayenesi ve yıllık meme MR’ı öneriliyor. Ayrıca bu kişilerin, 30-35 yaşından itibaren 6 ayda bir yumurtalık kanseri için tetkiklerini aksatmamaları gerekiyor.

Hangi önlemler alınıyor?
Bu kişilere uygulanabilecek risk azaltıcı metotların başında; östrojeni baskılayan ilaçların kullanımı veya risk azaltıcı koruyucu cerrahi girişimler geliyor. Bu cerrahi girişimlerse, çift taraflı yumurtalıkların ve memelerin çıkarılması (bilateral salfingo-ooferektomi ve proflaktik bilateral mastektomi) olarak sıralanıyor. Koruyucu amaçla yumurtalıkların çıkarılması bu hastalarda meme kanseri riskini yüzde 50, proflaktik mastektomi ise meme kanseri riskini yüzde 90 azaltabiliyor.


Özellikle kalıtsal kanserlerin sık görüldüğü Doğu ve Orta Avrupa kökenli Aşkenazi Yahudisi kadınların, birinci derece, bir veya birden fazla genç yaşta veya çift taraflı meme kanserli akrabası olan kadınların mutlaka genetik danışmanlık alması gerekiyor. Genetik danışmanlar, bu riskleri taşıyan kişileri BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyon tarama testlerinin onlar için gerekli olup olmadığını, tıbbi ve psikososyal açıdan değerlendirerek kişiyi bilgilendiriyor.

Kimler Risk Altında?
Ailede bir veya birden fazla, birinci ya da ikinci derece akrabasında meme kanseri bulunması kalıtsal meme kanserini düşündürüyor. Bununla birlikte meme kanserinin 20-30 gibi çok genç yaşlarda özellikle yumurtalık kanseri ile birlikte görülmesi de kalıtsal meme kanserini akla getiriyor. Annede veya kız kardeşte meme kanseri bulunması ciddi bir risk faktörü kabul ediliyor.


Erkeklerde Meme Kanseri
En sık kadınlarda görülen meme kanseri, küçük bir grubu oluştursa da erkeklerin de sorunu. Çünkü tüm meme kanserlerinin yüzde 1'inden azı erkeklerde gelişiyor. Erkek hastaların yüzde 30'unda ailede meme kanseri bulunması, dikkat çekici bir durum olarak kabul ediliyor. Bir kısım erkekte meme kanserleri gelişiminin BRCA-2 geniyle ilişkili olduğu düşünülüyor.


Risk Faktörleri Neler?
Bu kanserlerin çoğunluğu 60 yaş ve sonrasında ortaya çıkıyor. İnmemiş testis, testis travması, testisin cerrahi yolla çıkarılmış olması (orşiektomi) ve östrojen hormonu kullanımı risk faktörleri olarak kabul ediliyor. Bu hastaların tümörleri incelendiğinde en az yüzde 75'inde östrojen ve progesteron reseptörü bulunuyor ancak c-erbB-2 proteini varlığına daha az rastlanıyor.


Belirtiler Neler?
Hastaların hemen hemen tümünde görülen yakınma, memebaşı ve areola arkasındaki kitle oluyor. Sert, ağrısız, düzensiz kenarlı, jinekomastinin aksine areola dairesinin sadece bir kısmında yer alan bu kitle ile birlikte meme başından şeffaf-kanlı akıntı hastaların yüzde 80'inde görülüyor.

Nasıl Tedavi Ediliyor?
Günümüzde bu hastalara sıklıkla modifiye radikal mastektomi uygulanıyor. Meme koruyucu geniş tümör kitlelerinin çıkarılması şeklindeki ameliyatlar kabul görmezken, sentinel lenf nodu uygulamaları için hasta sayısındaki yetersizlik nedeniyle daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyuluyor.

Tedavide koltukaltı lenf bezlerine kanser yayılma derecesine göre göğüs duvarı ışınlanıyor, östrojen reseptörü pozitif ise tamoksifen ve kemoterapi olarak koltukaltı lenf bezi tutulum durumuna göre taksan ve/veya antrasiklin içerikli kemoterapi protokolleri uygulanabiliyor.

İnflamatuvar Meme Kanseri
İnflamatuvar meme kanseri, meme kanserinin en kötü ve hızlı seyreden tipi olarak kabul ediliyor. Memeyi tamamen saran memenin iltihabi hastalıklarıyla karışabiliyor. Kitle belirtisi vermeden yaygın kızarıklık ve sertlikle seyrediyor. Antibiyotik tedavisine rağmen iyileşmeyen memenin iltihabi hastalıklarında mutlaka meme kanserinin akla getirilmesi ve biyopsi alınması gerekiyor.

Meme Kanseri Tedavisi
Hastalığın Durumuna Göre Farklı Tedaviler
Erken evrede tespit edilen meme kanserinin tedavisinde ilk tercih olarak cerrahi yöntemler kullanılıyor. Genellikle cerrahi uygulamaların ardından sistematik tedavi yöntemleri kemoterapi ve/veya hormonterapi uygulanıyor. Kanser tedavisinde sıklıkla tercih edilen radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek ve tümörleri ortadan kaldırmak amacıyla uygulanıyor.

Meme Kanseri Tedavi Yöntemleri
Meme kanserinin tedavisinde farklı yöntemler kullanılıyor. Hastalığın seyrine göre tedavi yöntemleri değişse de bunları cerrahi, ilaç tedavisi (kemoterapi), hormonoterapi (hormonal ilaçlarla tedavi), radyoterapi ve biyolojik tedaviler şeklinde sıralamak mümkün. Hangi tedavinin öncelik kazanacağı ise hastalığın klinik evresiyle ilgili bir durum.


Erken evrede yakalanan meme kanserlerinde ilk tercih, cerrahi oluyor. Cerrahi yöntemde ya meme tümörü, etrafında temiz doku olacak şekilde meme dokusundan çıkarılıyor ya da tüm meme alınıyor. Ayrıca koltukaltına tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak için bazı lenf bezleri çıkarılıyor.

Yapılan cerrahi girişimlerle öncelikle hastalığın evresi belirleniyor ve hangi ek tedavilerin gerekli olduğu (ışın, hormon, kemoterapi) saptanıyor.

Günümüzde cerrahi tedavideki gelişmeler ve yapılan ek tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde birçok hastada başarılı sonuçlar alınabiliyor.

Memenin Tümü Alınıyor Mu?
Geçmişte, memenin tamamının çıkarılmasından (mastektomi) ve koltukaltı lenf bezlerinin tamamen temizlenmesinden başka seçenek olmadığı düşünülüyordu. Ancak günümüzde erken dönemde tanı konmuşsa bu işlem çok daha az sayıda hastaya uygulanıyor.

Her 2 hastadan birinde sadece tümörü çıkarma ve sonrasında memeye radyoterapi uygulayarak memeyi korumak mümkün olabiliyor. Çünkü uygun hastalarda meme koruyucu tedaviyle memenin tamamen çıkarılması arasında önemli bir fark yok.

Meme Ameliyatı
Meme kanseri tedavisinde, erken evrede yakalanan meme kanserlerinde ilk tercih, cerrahi yani meme ameliyatı oluyor. Cerrahi yöntemde ya meme tümörü, etrafında temiz doku olacak şekilde meme dokusundan çıkarılıyor ya da tüm meme alınıyor. Ayrıca koltukaltına tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak için bazı lenf bezleri çıkarılıyor. Yapılan meme ameliyatları öncelikle hastalığın evresi belirleniyor ve hangi ek tedavilerin gerekli olduğu (ışın, hormon, kemoterapi) saptanıyor.

Meme kanseri tedavisinde, günümüzde cerrahi tedavideki gelişmeler ve yapılan ek tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde birçok hastada olumlu sonuçlar alınabiliyor


Meme Koruyucu Cerrahi
Meme kanserli hastalar, memede oluşan yinelemeler nedeniyle değil sistemik tekrarlama yani yayılım (metastaz) nedeniyle kaybediliyor. Bu anlamda, meme kanseri tedavisinde memenin tümünü almak yerine, tek tümör odaklı uygun vakalarda meme koruyucu cerrahi yöntemiyle tümörlü dokunun çıkarılması tercih ediliyor. Meme koruyucu cerrahide tümör dokusu, etrafındaki yaklaşık 1-2 cm. normal meme dokusu ile birlikte çıkarılıyor (geniş eksizyon, tümörektomi, lumpektomi).

Memedeki o bölgenin daha geniş çıkarılmasına dayanan diğer teknikler "kadranektomi" veya "parsiyel mastektomi" olarak adlandırılıyor.

Ele gelmeyen ve kötü huylu olduğu düşünülen, mamografi veya ultrason eşliğinde telle işaretlenen kitlelerinse, tel kılavuzluğu veya ROLL (Radionuclide-Guided Occult Lesion Localisation) tekniğiyle çıkarıldıktan sonra filmi çekilerek çıkarılıp çıkarılmadığı kontrol ediliyor.


Kimlere Uygulanıyor?
Meme kanseri tedavisinde, meme koruyucu cerrahinin genelde tümör/meme oranı uygun erken evre (evre I-II), ufak çaplı tek odaklı tümörlerde ve cerrahi sonrası radyoterapi görebilecek hastalarda uygulanması gerekiyor. Meme koruyucu cerrahi sonrası yıllık aynı memede yineleme (nüks) oranları yüzde 0.5-1 arası olmak üzere hastanın tümör özelliklerine göre değişiyor.

Nelere Dikkat Ediliyor?
Meme kanseri tedavisinde, hastalara ameliyat öncesi bilgi verildiğinden, radyoterapi yapılabileceğinden ve hastanın kontrollere geleceğinden emin olunması gerekiyor. Çünkü bu hastaların uzun süre dikkatli olarak takip edilmesi çok önemli. Hasta cerrahi sonrası kemoterapi görecekse öncelikle kemoterapisi tamamlıyor ve sonrasında radyoterapi uygulanıyor.

Meme kanseri tedavisinde, tedavi planı multidisipliner yapılıyor. Meme kanserinin tedavisinin planlanmasında genel cerrahi, radyoloji, patoloji, medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanları, multidisipliner bir yaklaşımla birlikte ve işbirliği içinde çalışıyorlar. Meme kanseri tedavisinde, çoğunlukla hastayı ilk değerlendiren uzman, cerrah oluyor. Psikolog ve psikiyatristlerin tedavi öncesi ve sonrası dönemde hastayı değerlendirmesi ayrıca önemli.

Mastektomi
Mastektomi (memenin tümünün alındığı ameliyatlar) geçmişte yaygın olarak, günümüzde ise meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı büyük çaplı ve/veya memede yaygın dağılım gösteren (birden çok odaklı tümörler) tümörlü hastalar için tercih ediliyor.

Bu tür ameliyatlar erken evre tümörlerde, deri koruyucu veya yerleştiği yer memebaşına uzak tümörlerde, ‘memebaşı koruyucu mastektomi’ şeklinde de gerçekleştirilebiliyor.

Koltukaltına Yönelik Cerrahi Girişimler
a- Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi (SLNB) Nedir?
Meme kanseri en sık koltukaltı lenf bezlerine (bez=nod) yayılım gösteriyor. Geçmişte hastalığın evresini belirlemek için koltukaltı lenf bezlerindeki tutulumunu saptamak ve lokal kontrolü sağlamak için koltukaltındaki tüm lenf bezlerinin çıkarılması tercih ediliyordu (aksiller diseksiyon). Ancak bu işlemin, kolda şişlik (lenfödem), omuz kısıtlılığı ve şekil bozukluğu, kol kuvvet azlığı ve kolda uyuşukluk gibi hastaların sık yakındığı yan etkilerinin bulunması araştırmacıları, başka yöntem arayışına yöneltti.

Son yıllarda sadece tümör hücrelerinin bulunması en muhtemel lenf bezlerini çıkarma yöntemi olan "Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi Tekniği" geliştirildi.

Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi Tekniği Nasıl Uygulanıyor?
Bu teknikte ameliyat öncesi tümörün bulunduğu memeye bir radyoaktif madde enjekte ediliyor. Ameliyattan ya bir gün önce öğleden sonra ya da ameliyat sabahı lenfosintigrafi çekimi yapılması sonrası gamma prob denen radyoaktif madde dedektörü veya sayacı bir alet yardımı ile yüksek radyoaktif madde aktivasyonu veren lenf bezi veya bezleri (sentinel lenf bezi) çıkartılarak ameliyat esnasında incelenmek üzere patolojiye gönderiliyor.

Ameliyat esnasında tümörün bulunduğu memeye mavi boya enjeksiyonu da yapılabiliyor. Bu durumda mavi boyalı lenf kanalı bulunup takip edilerek mavi boyalı lenf bezi veya bezleri de sentinel lenf bezi olarak çıkarılabiliyor ve aynı şekilde ameliyat esnasında patologa gönderiliyor. Sentinel lenf bezi tutulmuşsa aksilladaki tüm lenf bezleri çıkarılıyor.

Ameliyat sırasında negatif bulunmuşsa bu şekilde bırakılıyor ve temiz olduğu düşünülen lenf bezleri çıkarılmıyor. Bu şekilde sadece sentinel lenf nodu biyopsisi uygulanan hastalarda lenfödem, omuz hareketleri kısıtlılığı veya kolda uyuşma gibi yan etkiler çok daha az görülüyor.

Ancak bu sentinel lenf nodları özel işlemlerle muamele görüyor ve negatif çıkan hastaların kesitleri ayrıca özel boyamalara tabi oluyor. Bunun sonucunda lenf bezlerinde minimal bir tutulum saptanırsa duruma göre hastaya ikinci bir ameliyat gerekiyor ve tamamlayıcı aksiller diseksiyon yapılıyor yani tüm lenf bezleri çıkarılıyor.

Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi Tekniği Hangi Durumlarda Uygulanıyor?
T1/T2 yani 5 cm'den küçük tümörlerde koltuk altı lenf bezlerinin tutulum oranı yüzde 50'nin altında oluyor. Bu nedenle sentinel lenf nodu biyopsisinin, özellikle muayene ile ve/veya ultrasonda koltuk altında şüpheli lenf bezi yayılımı şüphesi olmayan tüm T1/T2 vakalara mutlaka uygulanması gerekiyor.

Koltukaltı lenf bezlerine tümör sıçramamış hastalarda yapılan çalışmalarda sadece sentinel lenf nodu biyopsisi yapılmış veya aksiller diseksiyon yapılmış hastaların uzun dönem sonuçlarında aksiller lokal yineleme açısından bir fark bulunmadığından klinik aksilla negatif hastalarda sadece SLNB uygulanmasının standart bir girişim haline geldiğini söylemek mümkün.

b- Koltukaltı lenf bezlerinin çıkarılması (aksiller küraj, aksiller diseksiyon)
Hastada koltukaltı lenf bezi tutulumu olduğunda, koltukaltı lenf bezlerinin büyük bir bölümünün çıkarılmasıdır. Bu durumda bazı hastalarda lenf bezlerinin çıkarılmasına bağlı olarak kolda şişme, uyuşukluk, karıncalanma gibi yakınmalar görülebiliyor.

Meme Onarımı (Meme Rekonstrüksiyonu)
Meme onarımı, meme kanseri nedeniyle kaybedilen memenin doğal haline getirilmesi için yapılıyor. Bu yönüyle bakıldığında meme onarımının bir kozmetik ameliyat değil, bir onarım (rekonstrüksiyon) yani hastalık nedeniyle kaybedilen bir uzvun yerine konulması ameliyatı olarak görülmesi gerekiyor.

Meme kanserinin tedavi ekibinde, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanları da bulunuyor. Bu uzmanlar gerektiğinde hastanın memesini doğal haline dönüştürecek operasyonlar gerçekleştiriyorlar.

Tıptaki yeni gelişmeler sayesinde artık cerrahlar doğal memeye çok benzerlik gösteren bir meme oluşturabiliyorlar



Meme Dokusunun Oluşturulması
Ameliyat yönteminin seçiminde ve onarımın ne zaman yapılacağı bazı kriterlere göre belirleniyor. Bunda hastanın genel sağlık durumu, yaşı, vücut özellikleri, yapılan mastektomi operasyonunun özellikleri, radyoterapi uygulanıp uygulanmayacağı, diğer memenin durumu, hastanın tercihleri ve plastik cerrahın cerrahi tecrübesi ve yetenekleri gibi birçok faktör rol oynuyor


Meme protezleri
Meme protezleri başlıca iki tipe ayrılıyor: İçi jel ve serum fizyolojik (tuzlu su) ile dolu olanlar. Her iki protez tipinde de dış yüzey, silikon bir çeperden oluşuyor. Hastanın durumuna göre doğrudan protez yerleştirilerek onarım yapılabildiği gibi (eş zamanlı onarımlarda), önce göğüs duvarındaki yumuşak dokuları genişletmek için “doku genişletici” adı verilen balon yerleştirilip daha sonra bu balon çıkarılarak yerine kalıcı meme protezi konabiliyor. Bu yöntem özellikle geç onarımlarda tercih ediliyor.

Protezle meme onarım ameliyatı, teknik olarak daha basit ve süresi kısa bir yöntem. Ancak bu ameliyatla vücuda yabancı bir cisim yerleştiriliyor ve bu tür onarımlarda enfeksiyon, silikon sızması ya da protezin sönmesi gibi sorunlarla karşılaşılabiliyor. Bu yöntemin diğer önemli bir sakıncası da, silikon protez çevresinde sert doku gelişmesi durumunda memenin yeterince doğal bir görüntüye sahip olamaması.

Hastanın Kendi Dokuları (Otojen Dokular) ile Meme Onarımı:
Otojen dokuyla meme onarımları, daha karmaşık ve cerrahi tecrübe gerektiren ameliyatlar olarak kabul ediliyor. Otojen doku olarak sıklıkla karın, sırt, kalça ve bacaktan hazırlanan dokular kullanılıyor. Bunlar;

Karın alt bölümündeki deri ve deri altı yağ dokusu, karın ön duvarındaki kaslardan birisi (transvers rectus abdominis muscle -TRAM- ) kullanılarak saplı veya serbest olarak (serbest doku aktarımı-mikrocerrahi) meme bölgesine taşınarak meme onarımı gerçekleştiriliyor. Bu ameliyat sırasında hastaya aynı zamanda estetik karın germe ameliyatı da yapılmış oluyor.

Sırt yan tarafındaki kas (latissimus dorsi kası) ve üzerindeki deri saplı veya serbest olarak (serbest doku aktarımı-mikrocerrahi) meme bölgesine taşınarak meme onarımında kullanılıyor. Bu yöntemde sırttaki ameliyat izi genellikle sutyen altında gizleniyor.

Kalça ve bacak bölgesindeki deri ve deri altı yağ dokusu serbest doku aktarımı yani mikrocerrahi yöntemiyle meme bölgesine taşınarak da meme onarımı yapılabiliyor.

Mikrocerrahi
Bu tip serbest doku aktarımı yöntemiyle meme onarımında deri ve derialtı yağ dokusu besleyici damarlarıyla birlikte bağlı bulunduğu karın, sırt veya kalça bölgesinden tamamen ayrılıyor ve damarların alıcı bölgedeki damarlara dikilerek yaşaması sağlanıyor. Bu ameliyat için plastik cerrahın mikrocerrahi konusunda deneyimli olması gerekiyor. Çünkü ince damarların birbirine dikilmesi ancak mikroskop altında mümkün olabiliyor.

Otojen dokular içerik olarak meme dokusuna daha çok benziyorlar. Bu özellikleri sayesinde, otojen dokuyla elde edilmiş memenin fiziksel davranışı doğal memeye daha çok benzerlik gösteriyor, duyu hissi protez uygulamalarına göre daha iyi olarak geri geliyor. Ameliyat sonrasında, izlerin solması ve kullanılan dokuların yumuşaması da memnuniyet duygusunu arttırıyor.

Otojen dokular özellikle kilo alıp vermelere normal meme gibi yanıt veriyorlar. Bunun sonucu olarak, onarım sonrası aşırı kilo almaya ya da vermeye veya yaşlanmaya bağlı sarkma durumlarında iki meme arasındaki simetri daha doğal kalabiliyor. Ayrıca otojen dokularla onarılan memeler, radyoterapi ve kemoterapi uygulamalarına engel teşkil etmiyorlar.

Memebaşı ve Areolanın Onarımı
Bazen doğal bir meme görüntüsü elde etmek için birkaç ameliyat gerekebiliyor. İlk ameliyat yani meme dokusunun oluşturulması işlemi en karmaşık olanı. İkinci ameliyat, meme ucu ve areolanın (memebaşı çevresindeki koyu alan) oluşturulmasıysa daha kolay ve bu işlemler lokal anestezi altında yapılabiliyor. Meme ucu, bölgedeki dokulardan yapılıyor. Çevresindeki koyu renkli alan için dövme yapılabildiği gibi, karşı memebaşından ya da kasıktan alınan deri de kullanılabiliyor.


Memeler Arası Simetrinin Sağlanması
Tek taraflı meme onarımının yapıldığı durumlarda onarılan memenin ameliyat bitiminde karşı memeyle simetrik olması beklenmiyor. Bu özellikle diğer memenin büyük veya sarkık olduğu durumlar için geçerli. Bu durumda memeler arasında simetriyi sağlamak amacıyla karşı memeye de bazı operasyonlar uygulanabiliyor. Bunlar karşı memenin küçültülmesi, dikleştirilmesi veya büyütülmesi şeklinde olabiliyor.

Meme Ameliyatları Sonrası
Ameliyat sonrası ağrı büyük ölçüde ilaçlarla giderilebiliyor. Ameliyatın boyutuna göre rekonstrüksiyon uygulanmamışsa 1-2 gün, rekonstrüksiyon uygulanmışsa 2 ile 5 gün arası hastanede kalmak gerekebiliyor. Meme koruyucu cerrahi uygulanmışsa 1 gün, mastektomi uygulanmışsa 1-2 gün içinde hastalar taburcu ediliyor. Ameliyatta genellikle sıvıların birikmesini engelleyen drenler konabiliyor ve yapılan ameliyata göre bu drenler ameliyat sonrası birkaç gün ile 1-2 hafta arasında alınıyor.

Günlük Aktivitelere Dönüş
Meme kanseri tedavisinde, ameliyat sonrası günlük aktivitelere geri dönme süresi yapılan ameliyatın boyutuna göre değişmekle birlikte, genellikle birkaç günden 4 haftaya kadar değişebiliyor. Otolog rekonstrüksiyon uygulanan hastalarda hastanede kalma süresi protezle meme onarım ameliyatlarına kıyasla daha uzun olabiliyor.

Hastalar drenleri olsa dahi içine su kaçmasını önleyip 2 gün sonra normal hayattaki gibi banyolarını yapabilirler. Banyo sonrası dren kenarı pansumanlarının yenilemesi gerekiyor. İki gün sonrasında ameliyat yaralarının su ile ıslanmasında bir sakınca bulunmamakla beraber, sadece yara üzerine sert tahrişten kaçınmak gerekiyor.

Ameliyatın bitiminden birkaç saat sonrasından itibaren yeme ve içmelerinde bir kısıntı, özel bir diyet uygulanmıyor.

Rekonstrüksiyon ile normal duyu kazanılmıyor, ancak zaman içinde bir miktar duyu gelebiliyor. İzlerin çoğu zaman içinde solabiliyor. Ancak bu süre 1-2 yılı bulsa da, izler tamamen kaybolmuyor. Onarımın kalitesi yüksek olduğu sürece, hastalar izleri daha az önemsiyorlar.

Meme Kanseri Kemoterapisi
Meme kanseri tedavisinde cerrahi öncesi veya sonrasında kemoterapi, ayrıca bu iki yöntemin ardından gerekli görülürse hormonoterapi uygulanıyor. Hastanın yaşı, tümör boyutu, tümörün biyolojik ve patolojik özellikleri uygulanacak tedavinin seçiminde ve süresinde önemli rol oynuyor.


Meme kanserinde kemoterapi çoğunlukla cerrahi sonrası uygulanıyor. Bazı özel durumlar dışında cerrahi uygulanamayan lokal ileri meme kanserli veya diğer organlara yayılmış ileri evre meme kanserli hastalardaysa kemoterapi, genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemi oluyor.


Meme Kanserinde Hormon Tedavisi
Meme kanseri tedavisi kapsamında çerrahi operasyonları ve kemoterapileri tamamlamış hastalara, eğer tümörleri östrojen ve/veya progesterona duyarlı ise (tümörleri hormon reseptörü taşıyorsa) yapısal olarak bu hormonlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçları (hormonoterapi) veriliyor.

Sistemik tedavinin bir diğer ayağı olan hormonoterapide değeri kanıtlanmış ilaçlardan tamoksifen 5 yıl süreyle menopoz öncesi dönemdeki hastalara veriliyor.


Hedefe Yönelik Biyolojik Tedaviler
Gerek kemoterapi gerekse hormonoterapi tüm vücudu etkiliyor ve sistemik etkileri bulunuyor. Hedefe yönelik tedavilerde ise doğrudan kanserli doku hedef alınıyor ve tümörün sahip olduğu belirteçlere yönelik ilaçlarla sadece tümörün yok olması ve bu yolla da sistemik etkilerin en aza indirilmesi amaçlanıyor.

Kimlere Uygulanıyor?
Hedefe yönelik biyolojik tedavilerin pek çok farklı yöntemi bulunuyor. Bunlar arasında ilk sırada, dünyada en fazla kabul gören, c-erbB2 (HER - 2 neu) proteinine yüksek düzeyde sahip meme kanserli hastalarda, bu proteini baskılayan bir antikor verme şeklinde olan tedavi geliyor. Meme kanserli hastaların yaklaşık dörtte birinin tümöründe c-erbB2 proteini bulunuyor.

Ne Kadar Süre ile Uygulanıyor?
Metastatik ileri evre hastalarda sürekli, hastalığın erken evresinde olanlarda ise ameliyat sonrası toplam 1 yıl olmak üzere, 3 haftada bir veya haftalık olarak damardan uygulanıyor.

Yan Etkileri Neler?
En önemli yan etkisi kalp fonksiyonlarında bozukluklara yol açabilmesi.

İnflamatuvar meme kanseri saptandıysa

Lokal ileri evre III inflamatuvar meme kanserlerinin klinik seyri kötü olabiliyor. Bu hasta grubunda sistemik yayılım riskinin çok yüksek olması nedeniyle öncelikle kemoterapi verilmesi, sonrasında yeterli cevap alınırsa mastektomi ve aksiller küraj yapılması gerekiyor. Cerrahi sonrası göğüs duvarı ışınlanması da bu tür hastalarda oldukça önemli. Ayrıca hedefe yönelik tedavilere ve çeşitli hormonoterapilere de hastanın tümör özelliklerine göre başlanabiliyor.

Yanlış
Radyasyon tedavisi, meme derisini yakıyor ve zarar veriyor.

Doğru
Meme kanseri tedavisinde radyoterapi uygulaması, ciltte güneş yanığına benzer geçici kızarıklığa neden olabiliyor. Tedavi bittikten sonra kızarıklık zamanla azalıyor.

Radyoterapi Tedavisi
Radyoterapi, yaklaşık her dört kanser hastasının üçünde uygulanan bir tedavi yöntemi. Günümüzde multidisipliner tedavi prensipleri içinde radyoterapi genel olarak, cerrahi öncesi veya sonrasında, tek başına küratif (iyileştirici) tedavi olarak ya da kemoterapi/sistemik tedavi ile birlikte kullanılabiliyor. Hastalığın yol açtığı şikayetlerin giderilmesinde de yardımcı bir yöntem.

Nedir?
Radyoterapi olarak da adlandırılan radyasyon tedavisi, yüksek enerjili X-ışınları, elektron demetleri ve radyoaktif izotoplar yoluyla kanser hücrelerini öldürmek ve tümörleri ortadan kaldırmak için kullanılıyor.

Nasıl Etki Ediyor?
Radyasyon tedavisi, tedavi alanı içerisindeki hücrelerin genetik materyaline zarar vererek bu hücrelerin büyüyüp, çoğalmasını önlüyor. Radyasyon kanser hücrelerini iyonizasyon yoluyla öldürüyor. Bazı hücreler radyasyon sonrasında doğrudan etkilendiğinden hemen ölüyor.

Bazılarınınsa kromozom ve DNA’larında hasar oluşuyor ve çoğalma yeteneğini yitiriyorlar, dolayısıyla ölüyorlar. Radyasyon tedavisi hem kanser hücrelerinde hem de normal hücrelerde hasar oluşturduğu halde, normal dokuların pek çoğu iyileşip normal fonksiyonlarını tekrar kazanabiliyorlar.

Farklı Radyoterapi Yöntemleri Var Mı?
aşarılı tedavilerde uygun ve etkili radyasyon dozu tümöre uygulanırken, etraftaki normal dokunun mümkün olan en az dozu alması sağlanıyor. Bunun yapılmasının birçok teknik yöntemi bulunuyor. En çok kullanılan yöntemse, eksternal (dışarıdan) radyoterapi denen radyasyon demetinin bir makineden doğrudan tümöre yöneltildiği yöntem.

Yine diğer bir yöntem de brakiterapi. Brakiterapi tekniklerinden biri olan intrakaviter radyoterapi de radyasyon çekirdekleri içeren bir aplikatör, uterus, akciğer bronşu, yemek borusu gibi bir organa yerleştiriliyor. Bu yöntem genellikle eksternal radyasyonla birlikte kullanılıyor.

Meme kanseri tedavisinde genellikle tercih edilen yöntemse eksternal radyoterapi. Ancak özel durumlarda hekimin tercihine bağlı olarak brakiterapi yöntemleri de uygulanabiliyor.

Tedavi Nasıl Planlanıyor?
Kanser tanısı ya da kanser şüphesi konularak başvurmuş hastaların öncelikle muayenesi ve onkolojik değerlendirmesi yapılarak bir tedavi protokolü belirleniyor ve radyoterapileri planlanıyor. Tüm radyasyon tedavileri bu konuda eğitimli uzman doktorlar (radyasyon onkologları) tarafından programlanıyor. Radyoterapi uygulama aşamasında radyasyon onkoloğuyla beraber, medikal fizik uzmanı ve radyoterapi teknikerleri, ekip olarak çalışıyorlar


Acıbadem
 

Chen

🇵🇸
Forum Sorumlusu
Katılım
9 Ocak 2020
Mesajlar
44,034
Çözümler
4
Tepki puanı
12,726
Puanları
113
Konum
.
Cinsiyet
Kadın
Nasıl Bi paylaşım yapişim da sayfayı çektikçe bitmiyor
 

alcatraz

🍻
Moderatör
Katılım
13 Nis 2022
Mesajlar
10,452
Çözümler
1
Tepki puanı
2,591
Puanları
113
Konum
Turist
Cinsiyet
Erkek
meme bence her ayrıntıyı hak eden bi bölüm.
 
Üst Alt