Chen

🇵🇸
Forum Sorumlusu
Katılım
9 Ocak 2020
Mesajlar
44,013
Çözümler
4
Tepki puanı
12,710
Puanları
113
Konum
.
Cinsiyet
Kadın
Hunlar, boyların medeni ve soy karakterleri nedeniyle göçebe hayat şeklini sürdürmekteydiler. Sürekli akınlar yapan Hunlar, göçebe hayatı sürdürür ve kaleler, kapalı kapılar ardına sığınmayı kendilerine yakıştırmazlardı. Fakat bir bölge elverişsiz ve kurak olduğunda daha elverişli ve bereketli topraklara göçerlerdi. Fakat terk ettikleri yerde ne otlak kalırdı nede yerleşik hayata dair en ufak bir ibare. Göçebe ve savaşçı karakterleri nedeniyle bölge insanları Hunlardan çok korkarlardı.

Onlar için kumdan gelen şeytanlar ve insan görünümündeki büyücüler olarak görülüyorlardı. Sınırdaki toplumlara yaptıkları yağmalar, kürklü elbiseleri kısa boyları ve soluk yüzleri ile korku salıyorlardı. Kahraman ve savaşçı bu toplum öncelikli olarak Çin ülkesini yıkmak için fırsat beklerlerdi. Hunlar, göçebe tarzda yaşam tarzları nedeniyle kuraklıkta hemen atlarına atlar ve otaklarını başka bölgelere taşırlardı.


Hunların ticari ilişkileri genelde belli kentlerden ibaretti. Göçebe yaşamlarına uygun bir şekilde yaylak ve kışlak olarak iki yerleşim yeri kullanırlardı.



Tarım toplumu olmadıkları gibi avcılık ve hayvancılık ile hayatlarını idame ederlerdi. Bu göçebe toplumlar, kendileri yerlerini ve bütün araç ve ihtiyaçlarını kendileri karşılar fakat yerleşik komşularından baharat, baklagil ve tahıl ihtiyaçlarını takas usulü ile karşılarlardı. Fakat Hun toplumunda göçebe hayat daha kıymetliydi; çünkü hayvan yetiştirmek ve eğitmek, toprağı işlemekten ve hasatından daha zor ve meşakkatliydi. Sadece bu hayvanları yetiştirmek değil, yeşil ot sağlayabilmek ve buna karşılık ete ve süte kavuşmak kalır.


Bozkırlarda atın çok önemli bir yeri vardı. Türk boyları her zamanki gibi ata bağlı bir topluluklardı.


Çin kaynaklarında Hunların daha küçükken ok eğitimi aldıklarını ve daha sonra büyüdüklerinde avlanmaya devam etmektedirler. Hunlar genç yaşta bozkırın zorlu koşullarında hayatta kalabilmek için eğitilirlerdi. Hatta Bizans kaynaklarında Hunların antlaşma koşullarını görüşürken bile attan inmedikleri ve antlaşmanın at sırtında yapıldığını belirtmişlerdir.



Hunlar her türlü tehlikeye karşı askeri yaşamı sürdürürlerdi. Savaş ve hayvan otlatma dışında erkekler, günlük yaşamda kullanılan eşyaları yaparlardı. Kadınlar ve kızlar yemek yapmak ve çocuk bakmak dışında halıcılık ve keçe yapımıyla uğraşırlardı.


Türklerin nam saldığı bu halıcılık sanatı ilk olarak Hunlardan gelmedir. Kıymet verdikleri eşler için yapılan bu halılar daha sonraki tarihlerde giderek önem kazanmıştır. Aynı zamanda Hunlar, atlarını süsler ve gerek koşum takımlarını gerekse eyerlerin figürleri benzersiz motiflerdi. Çadır içindeki düzen kesindi ve kimse eşyaların yerini değiştiremezdi. Çadırın ortasında kutsal sayılan yere ocak kurulur, çadırın duvarlarına ise alet araç ve gereçler asılırdı. Çadırın sakinleri bunun çevresinde kurulurdu.

Ocağın arkasında yaşlı erkekler ve konuklar için ayrılmış bir şeref köşesi bulunur, bu yere başköşe manasına gelen tor adı verilirdi. Burası çadırın en kıymetli köşesi ve altın nakışlı halılarla bezenirdi. Ocağın etrafına akşam olunca yataklar kurulur ve sabah olunca yataklar toplanarak nakışlı örtülerle bezenirdi.

Özellikle hayvan sürülerine sahip bu topluluklar için yünden faydalanmak çok kolaydı. Çünkü yün kendileri için giyim veya ev eşyası yapmaları için olanak sağlıyordu. Ayrıca bilinen ilk düğümlü halı olan ve srarengiz bir şekilde keşfedilen Pazirik Halisi da Hun Türklerine aittir.
 

pumpkin

kabaktan dönenin kaşığı kırılsın
Elmas Üye
Katılım
7 May 2020
Mesajlar
10,113
Tepki puanı
2,225
Puanları
113
Konum
Kreş
Cinsiyet
Kadın
Üst Alt