Genç bir çiftin tek çocuğu biraz afacan tabiatlıdır. Beş (5) yaşındaki çocuk yerinde duramaz. Gündüzleri evin içinde ordan oraya ortalığı adeta savaş alanına çevirir. Annesi küçük çocuğu zaptedemez. Bir gün yine oyun oynarken çocuk, salondaki koltuk takımını yırtar. Annesi çocuğa çok kızar ve akşam babası gelince onu şikayet eder. Koltuk takımının yırtılmasına ve çok sinirlenen ve üzülen baba, oğlunu döver ve kendisine bir ceza vermek gerektiğini düşünür. Ceza olarak çocuğun ellerini iple bağlayıp gece boyu odasında hapseder.
Sabah uyanan annesi, çocuğun iple bağlı olan ellerinin morardığını görür, koşup kocasına haber verir. Durumun normal olmadığı anlayan karı-koca, çocuğu hemen en yakın hastaneye götürürler. Maalesef çocuğun elleri kangren olmuştur ve acilen doktorlar ameliyatla iki elini de keserler. Bir haftalık hastane sürecinden sonra çocuk taburcu olur. Çocuğun babası duruma çok pişmandır. Taburcu olduktan sonra aradan iki gün geçer. O gün akşam iş dönüşü eve gelen babasını kapıda karşılayan çocuk babasına seslenir: “Baba bugün hiç yaramazlık yapmadım. Akşama kadar evde uslu uslu oturdum. Annemi de hiç üzmedim. Hadi ver artık ellerimi, ne olur!”
Sabah uyanan annesi, çocuğun iple bağlı olan ellerinin morardığını görür, koşup kocasına haber verir. Durumun normal olmadığı anlayan karı-koca, çocuğu hemen en yakın hastaneye götürürler. Maalesef çocuğun elleri kangren olmuştur ve acilen doktorlar ameliyatla iki elini de keserler. Bir haftalık hastane sürecinden sonra çocuk taburcu olur. Çocuğun babası duruma çok pişmandır. Taburcu olduktan sonra aradan iki gün geçer. O gün akşam iş dönüşü eve gelen babasını kapıda karşılayan çocuk babasına seslenir: “Baba bugün hiç yaramazlık yapmadım. Akşama kadar evde uslu uslu oturdum. Annemi de hiç üzmedim. Hadi ver artık ellerimi, ne olur!”