Chen

🇵🇸
Forum Sorumlusu
Katılım
9 Ocak 2020
Mesajlar
44,042
Çözümler
4
Tepki puanı
12,731
Puanları
113
Konum
.
Cinsiyet
Kadın
Sevgili Forumsalcılar derin bir makale ile yalnız birakıyorum sizi
keyifli okumalar dilerim



Büyük Bedir Savaşı: Taktik Ve Stratejik Hareketin Zaferi
(17 Ramazan, 2. Hicri Yıl / 18 Kasım, 623, Cuma)
Uşeyre gazvesinde de değinildiği üzere Müslümanlar, Mekke’den Şam’a
doğru giden Kureyş kervanını takip etmiş, lakin yakalayamamışlardı. Vakıdi’nin
bildirdiğine göre sayıları otuz, kırk veya yetmiş kişiden oluşan bu kervan Suriye’nin
Gazze pazarından Mekke’ye dönüyordu.Bu kervanın Kureyş için değeri büyüktü.
Zira hemen hemen herkesin sermayesi ile yola çıkmıştı. Şöyle ki, kervan yaklaşık
1000 deve yükünden oluşmaktaydı ve bu 50.000 dinar değerindeydi. En büyük hisse
Ebu Yahya Said b. As ailesine aitti. Sırasıyla Mahzumoğulları’nın 4000-5000 miskal
altın ve 200 deve, Abdülmenafoğulları’nın 10.000 miskal altını, Ümeyye b. Halef’in
2000 miskal altını, Haris b. Amir b. Nevfel’in de 1000 miskal altını bulunuyordu.
Kervan iştah kabartıyordu. Kervanın Suriye’den dönüşünü haber alan Peygamber
Efendimiz, Müslümanları uyararak kervana düzenleyecekleri baskın konusunda
hazırlık yapmalarını söyledi ve ekledi:” İşte Kureyşlilerin mallarını taşıyan kervan!
Ümit edilir ki, Allah onu size ganimet kılar.” Kimisi bu davete icabet etti, kimisi ise
etmedi. Ancak bu davete icabet etmeyenler kınanmadı. Zira savaş için değil, kervan
için hazırlık yapılmıştı.
Kervanın başında bulunan Ebu Sufyan, Damdam b. Amr’ı, Mekke’ye
göndererek yardım istedi. Bunun üzerine Mekke’de telaşla savaş hazırlığı başladı.
Nihayet Ebu Sufyan ve Mekkeliler savaş hazırlıklarını tamamlamış ve yola
koyulmuşlardı. Savaşa Ebu Leheb hariç tüm Mekke eşrafı savaşa katılmıştı.
Mekkeli müşrikler hazırlıklarını kısa sürede tamamlayarak 100 atlı, 700 deve,
600’ü ağır teçhizatlı 950 savaşçı ile yola çıktı. Vakıdi 100 atlı ile çıkmayı bir
şımarıklık ve gösteriş olarak görüyor ve Enfal suresinin 47. ayetini paylaşıyor:”
Şımarıklık ve insanlara gösteriş yapmak için yurtlarında çıkanlar gibi olmayın.”
Müşriklerin ordusu yol alırken Müslümanları aşağılayan şarkılar söyleyen
şarkıcı kadınlar kafileyi coşturuyordu. Mekke kafilesi de önceliği kervanın
kurtarılmasına vermişti. Ancak bunun için de savaşmak gerekebilirdi. Bu yüzden o
güne kadar Mekke’de görülmemiş bir dayanışma örneği sergileniyordu. Mekke
zenginleri sadece kendilerini değil aynı zamanda imkânı olmayanlara da malzeme
tedariki yapıyorlardı. Müşrikler de bu savaşa ciddi bir önem veriyordu. Müslümanlar
ise hemen hemen her türlü araçtan yoksundu. 2-3 kişi bir deveyi paylaşıyordu.
Ancak kervanın sağ salim Mekke’ye ulaşması bütün hesapları alt üst etmişti.
Mekke cephesinde Beni Zühre gibi bazı kabileler kervanın kurtulduğunu ifade
ederek geri dönmeye çalıştılar. Sayıları 100 ile 300 arasında değişen bu kabileler
Bedir’de bulunmadı.Ancak diğerlerini Ebu Cehil savaşa ikna etti. Ebu Cehil,
Bedir’e varmadan dönmeyeceklerini ve Araplara karşı bir güç gösterisi olacağını
söyleyerek Kureyş ordusunu Bedir’e kadar getirmeyi başarmıştı.Zaten teçhizatlı çıkmaları ve o güne kadar görülmeyen heyecan ve dayanışma, müşriklerin savaş
isteğini açıkça ortaya koyuyordu.
İbni İshak’ın aktardığı bir rivayete göre o gün şeytan, Mekkelilere, Süraka b.
Cu’şum şeklinde görünerek, onları savaş meydanına kadar getirdi, sonra da onları
yarı yolda bıraktı. Mekkeliler onu her yerde Süraka şeklinde görüyorlardı. Bedir
günü her iki ordu karşı karşıya gelince Haris b. Hişam ve Umeyr b. Vehb şeytanı
görürler. Nereye gittiğini kendisine sorduklarında, Allah’ın düşmanının birden
kaybolduğunu görürler. Bu hadise üzerinden Allah Teâlâ, küfür ehlini ve onların
ölüm esnasında karşılaştıkları şeyleri anlattığı şu ayeti indirdi:” Savaşta onları
gözüne kestirirsen, geriden gelenlere ibret olsun için öyle bir darmadağın et ki,
berikiler ders alabilsinler.” Yani onları arkalarından cezalandır, umulur ki
akıllarını başlarına alıp düşünürler. Süraka b. Cu’şum, H. Peygamber, Medine’ye
hicret ederken, O’nu takip ederek öldürmeye çalışan kişidir. Süraka, Mekke’nin
fethinden sonra Müslüman oldu.
Bedir gazvesi Ramazan ayına denk geldiği için Hz. Peygamber cihada çıkınca
orucunu açtı. O’nu gören diğer sahabeler de oruçlarını açtılar. Çünkü Bedir gazvesi
müşriklere karşı verilen ilk ciddi sınavdı.
Müslümanlar cephesinde de bazı Müslümanların kafası biraz karışıktı.
Peygamberimiz, Bedir yakınlarına yaklaştığında Besbes b. Cüheni ve Adi b. Ebu
Zeğba’yı Kureyş kervanı hakkında bilgi toplamak üzere görevlendirdi. Fakat daha
onlar dönmeden Kureyş’in büyük bir ordu ile kervanı kurtarmak üzere hareket ettiği
bilgisi Peygamberimize ulaştı. Bunun üzerine Peygamberimiz durum değişikliğinden
dolayı ashabıyla istişare etti. Bir grup kervan için yola çıktıklarını, savaş için hazırlık
yapmadıklarını söyleyerek vazgeçmek istediler. Savaşmamak için yol yorgunu
olduklarını ve savaşa henüz hazır olmadıklarını öne sürdüler. Kısacası onlar için asıl
hedef kervandı. Hâlbuki Allah’ın Resulü, Mekkelilerle savaşı istiyordu. Bunun
üzerine Peygamberimiz, önce Muhacirleri topladı ve onlarla istişare etti.
Peygamberimizin, savaşmama fikrinden rahatsız olduğu yüz ifadesinden
anlaşılıyordu. Mikdad b. Amr ve bazı Muhacirler kendisiyle beraber savaşacaklarına
dair güzel sözler söylediler. Ancak kendisini Medine içinde koruyacaklarına dair
söz vermişti. Bedir ise farklıydı. Bunun üzerine Sa’d b. Muaz, Peygamber’e dönerek
kendilerini kastettiğini söyleyerek, istediğini yapması gerektiğini, denize girse bile
kendisiyle denize dalacaklarını, isteği doğrultusunda hareket edeceklerinin Allah’a
yemin ederek söyleyince, Peygamberimiz bu durumdan çok memnun oldu ve şunu
söyledi:” Allah’ın bereketiyle buyurun yola devam edin. Şüphesiz Allah bana, iki
taifeden birini vaat etti. Vallahi düşmanın öldürülüş yerlerini görüyorum.”
Hz. Peygamber durumu ashab arasında netleştirince, Bedir gibi Araplarca
önemli bir ticaret yerinde Kureyş’e ağır bir darbe indirmek istiyordu. Peygamberimiz
sancakları dağıttı ve parolaları belirledi.
Artık her iki tarafta da savaş fikri netleşmişti ve Ramazan’ın 17’si cuma
sabahı Bedir mevkiinde karşı karşıya geldiler. Müslümanlar sayıca çok azdı. Ancak
kazanılacak bir zaferin de farkındaydılar. Sahabe, Peygamberimizin o akşam sabaha
kadar dua ettiğini ve “bir avuç inananı helak edersen artık sana yeryüzünde ibadet
olunmaz” diyerek Rabbine yakardığını aktarmaktadırlar. Bu durum Kur’an-ı
Kerim’de de yer almış ve Enfal suresinin 9 ve 10. ayetlerinde şöyle açıklanmıştı:
“Hani Rabbinizden yardım dileniyordunuz; bunun üzerine size şöyle icabet
etmişti: ‘Size birbirini izleyen bin melekle yardım edeceğim!’ Çünkü Allah bunu
yalnızca bir müjde olsun için, bu vesileyle içiniz ferahlayıp moraliniz yükselsin diye
yaptı; kaldı ki zafer garantili yardım, başkasından değil yalnızca Allah katındadır:
Elbette Allah her işinde mükemmel olan, her hükmünde tam isabet edendir. Peygamberimizin düşman ordusunun sayısını, orduya su taşımak üzere gelen
ve yakalanan iki kişiden aldığı; ordunun günlük kestiği deve sayısı bilgisinden
hareketle öğrendiği bilinmektedir.
Peygamberimiz ordunun konaklayacağı yeri istişare ile seçti. Bu konuda
Hubab b. Münzir’in görüşü tercih edildi. Zira ilk seçilen yer güneş ışıkları
açısından problem oluşturacaktı. Çünkü savaşlar sabah saatlerinde yaşanırdı. Savaş
başladı ve Müslümanlar ilk andan itibaren Hz. Peygamberin izlediği strateji
doğrultusunda hareket edince, zafer de kaçınılmaz oldu. Savaş birkaç saat içinde
sonuçlanmıştı. İki ordu karşı karşıyaydı. Ancak Hz. Peygamber durumdan biraz rahatsız
olmuştu. Zira her iki taraf da akrabaydı. Bunun üzerine Hz. Ömer’i karşı tarafa göndererek geri dönmeleri konusunda uyardı. Ebu Cehil tekrar sahneye çıktı ve intikam vaktinin geldiğini söyleyerek etrafındaki kabileleri savaşa tahrik etti.Hz. Peygamber’in direktifleri doğrultusunda hareket eden Müslümanlar, sayı ve teçhizat olarak daha güçlü olan Kureyş ordusunu darmadağın etmişti. Zafer Müslümanlarındı. On dört Müslüman şehit olmuş, müşriklerden yetmiş ölü ve bir o kadar da esir vardı. Müslüman şehitlerden altısı Muhacirlerden, sekizi Ensar’dandı. Müşriklerin ölülerinden yirmi dördünün cesedi Hz. Peygamber’in emriyle kuyuya atıldı. Ancak Ümeyye b. Halef zırhı içinde şiştiğinden kuyuya
sığmadı. Üzerine toprak ve taş atıp, yerinde bıraktılar. Diğerleri ise gömüldü. Hiçbir şekilde kötü muameleye tabi tutulmadı. Bunun üzerine Peygamberimiz kuyuya kadar geldi ve şunları söyledi:” Ey kuyu halkı! Rabbinizin va d ettiği şeyi hak olarak buldunuz mu? Ben Rabbimin bana va d ettiği şeyi hak buldum. Bununla birlikte Hz. Peygamber hiçbir müşrik ölüsüne müsle yapılmasına müsaade etmedi. Hz. Peygamber zaferi Medine’ye müjdelemek üzere önden Zeyd b. Harise ve Abdullah b.Revaha’yı gönderdi.
 
Üst Alt